Watson Sosyal’de – 3

Şubat ayında Bersay İletişim’in davetiyle IBM’in Türkiye’deki Dijital Dönüşüm Lideri Maja Barel’i (Maja “Maya” okunuyor) dinleme şansım olduğundan bahsetmiştim. Maja Barrel, sunumundan önce ve sonra bana zaman ayırdı ve bazı konuları biraz daha ayrıntıyla dinledim.

IBM Watson’un kognitif bilişim ile sosyal mecraları kullanarak [1] ve müşteri deneyimlerini inceleyerek [2] gelişimine katkıda bulunduğu projeleri sizinle paylaşmaya çalışıyorum.

Sohbetimize devam edelim. Koyu mavi yazılanlar benim sorularım. “içeride ve eğik yazılı olanlar ise referanslar ve yorumlarım.”

 

Watson’un sosyal mecralarda kullanılmasının şirketlere yarattığı faydalara da birkaç örnek verebilir misiniz?

IBM-2016-02

Markalaşmak: Bir marka sahibi olmak bitmek bilmeyen bir efor ister. Bir gözünün her zaman müşterilerin yorumlarına, hislerine karşı açık olmasını gerektirir. Markalar müşterileri ile birlikte ürün geliştirmek ve de onlara direkt olarak nasıl bir ürün veya hizmet arzu ettiklerini sormak için sosyal medyayı kullanıyorlar. Şirketler müşterilerini dinliyor ve bir sonraki tecrübelerini birlikte yaratıyorlar.

Müşteri – Şirket birlikte marka yaratımının (co-creation) güzel örnekleri, alkolsüz içeceklerde VitaminWater ve Citibank’in #incredouble cash kampanyası… Bir google’lamaya değer…

Citibank’in #incredouble cash kampanyası hakkında bir reklamcı görüşü [3]

Yaşam Evresi Yakalama: Watson, dilsel (lingusitic) analizi kullanarak müşterilen sosyal medya profillerini okuyabilir ve gerçekte kim olduklarını daha iyi anlayabilir. Sonra da bu bilgiyi onlara daha doğru şekilde yaklaşmak için ve en ihtiyaç duyacakları ürünü ya da hizmeti tahmin etmek  için kullanabilir. Örneğin başka bir şehre taşınmanızı gerektiren bir iş teklifi aldığınıza dair tweet attınız. Bankanız size bu bilgi üzerinden birçok konuda yaklaşabilir. Hesaplarınızı başka bir şubeye kaydırmaktan, yeni bir ev almak için kredi ihtiyacınıza kadar birçok konuda zamanında ve doğru teklifte bulunabilir.

IBM-2016-02-b

Rekabet Zekası: Social Command Center şirketlerin sadece kendi sosyal medya hesaplarını, kampanyalarını, ürün lansmanlarını takip etmekle kalmıyor, pazarlama ekiplerine ve üst düzey yöneticilere rakip firmaların aynı ürün grubundaki aktifliğine, sosyal medyadaki payına veya tartışmaların hangi konularda odaklandığına dair gerçek zamanlı geri bildirim sağlıyor.

Örneğin bir telekom firması olarak, tüm telekom firmalarına ait ağ hizmetleri ile ilgili müşteri içgörülerine sahip olabilir, başka firmaların mutsuz müşterilerine yeni teklifler sunabilir ya da tartışılan belli konulardayeni ürünler veya çözümler geliştirip sunabilirsiniz.

Çalışanların marka elçiliği: IBM’de de Social Command Center’ı kullanıyoruz. Her çalışanımızdan, Dijital IBMci olarak IBM ile ilgili haberleri paylaşması ve içerikleri yönetmesi talep edilir. Çalışanların markayı benimsemesine odaklanıp, onların marka iletişiminin bir parçası olmalarını sağlıyoruz. İç sadakat programımız ‘Mavi Noktalar’ sisteminde en etkili IBM’cileri gerçek zamanlı olarak tanımlayabilen özel bir liderler tablomuz mevcut.

Pazarlama Etkinlikleri: Social Command Center genel olarak pazarlama etkinliklerini desteklemek için kullanılıyor ve üyeleri iletişimde tutmak gibi birçok faydaları var. Üyelerin oyunlaştırma taktikleri ile videolar üretip paylaşmaları ve tecrübeleri hakkında yorum yapmaları isteniyor. Bunlar görselleştiriliyor ve çok geniş ekranlı duvarlarda ya da stadyum ekranlarında gösteriliyor.

Aynı data farklı bir kitleye de sunulabilir. Örneğin Basın. Yazılarda ve makalelerde kullanılacak malzemelerin belirlenmesi için. (En çok bahsedilen oyuncu, sahanın duygusu, iletişimin en çok geldiği alan, insanların konuştukları konular)

Şunu unutmamalıyız. Netflix, House of Cards’ı oluştururken diziyi yönetecek kişinin ve baş rol oyuncusunun seçiminden, ana karakterlerin oluşumuna kadar her konuda abonelerinin daha önceki tercihlerine dair verileri kullanmıştı.

Bu aşamada, Social Command Center’ın bildiğimiz sosyal medya yönetimi araçlarından farkını vurgularsanız sevinirim.

Social Command Center’ı diğer sosyal medya takip araçlarından ayıran en önemli özellik “iki ekran yaklaşımı”dır.

IBM-2016-02-c

İçgörü Platformu (Insight Platform) ile derin analitik bilgiye erişim olasılığı vardır.

Görselleştirme Platformu ile verinin görselleştirilebilmesi ve ihtiyaca göre özelleştirilmiş görünüm sağlanıyor. Aynı şirketteki farklı departman ve rollerin ihtiyacı olan bilgileri görmelerini sağlayacak şekilde tasarlanmıştır.

Social Command Center aynı zamanda açık bir API’si olması sayesinde şirketin halihazırda kullandığı farklı yazılım çözümlerine de entegre edilebilinir. Sosyal medya platformlarının ötesinde farklı kanallardan gelen verileri kişinin rolü ile alakalı olarak toplayıp görselleştirebilir.

  • “Haftanın hangi günü Viyana’ya uçak koyarsam daha iyi olur bilgisini telekom’dan alıp mevcut veriyle birleştirmek”
  • “Konu (topic) bazında birikmeler olup olmadığının gözlenerek çağrı merkezi önceliklendirmesinin yapılması”
  • “Sosyal toplulukların bir konuyu kullanarak aleyhte kampanya yaratmaya başlamasını hemen görüp krize dönüştürmeden çare bulunması”

gibi konularda Social Command Center’dan yararlanılabilir.

Watson ile birlikte entegre edildiğinde veri kaynağı olarak bloglar, web siteleri, kişisel sayfalar, iç dokümanlar ve e-mailleri de kullanabilir. Watson yapılandırılmamış verinin en güçlü ve en derin analizini kişinin rolüne ve ihtiyacına göre görselleştirebilir.

.

Maja Barrel ile sohbetimizin notları bu kadar. İlk 2 yazı [1] ve [2] linklerinde.

Bir başka toplantıda duyduğum “Artık veri madenciliğini veri biliminden (data science) sayılmıyor. Şimdi veriyi ete kemiğe büründürmek, verinin arkasındaki hikayeyi [4] bulmak… kısaca veriyi anlamlandırmak [5] , veri bilimi sayılıyor” [6] sözünü tekrar hatırladım.

11 Mayıs 2016

İnteraktif Pazarlama

Her duyduğumda irkildiğim ve düzeltmeye çalıştığım kavramlardan biri “interaktif pazarlama” deyimidir.

Bir dönemler markaların iletişimi tek taraflıydı. Gazetelerden, radyolardan, televizyonlardan tek taraflı iletişim yapıyorlardı. Bugün, (çoğunlukla sosyal mecralar sayesinde) iletişim karşılıklı oluyor. Taraflar birbirlerini etkiliyor. Sosyal mecralara etkileşimli (interaktif) mecralar diyebilirsiniz. Bu sıfatı hak ediyor. Buralarda aynı fikirdeyiz.

İletişimin çok taraflı olmasını (sanki daha dün olmuş ve dinleyenlerin haberi yokmuş gibi) her konuşmamızda anlatabiliriz. Buna da itirazım yok.

Lakin unutulan çok önemli bir ayrıntı var. İletişimin tek yönlü olduğu dönemlerde bile pazarlama etkileşimli (interaktif) idi.

Pazar araştırmaları yapılır, hedef kitlenin maddi veya duygusal ihtiyaçları, beklentileri, hevesleri araştırılır, fokus grup çalışmaları ile ilk bulgular tekrar sınanır… iletişimin öncesinde dilini ve uslubunu ölçen bazı testler yapılır, sonra piyasaya çıkılırdı. İlk tepkiler yine ölçülür, gerekli düzeltme veya düzenlemeler ayarlanırdı. Müşterinin nabzını tutmak zaten pazarlamacılığın zorunlu hareketiydi.

Taa 12 yıl önce, Kasım 2002’de yazdığım bir yazıda “İyi ürünler araştırarak ve geliştirerek yaratılır; diğerleri ofiste kendi kendine oluşur” diye [1] anlatmıştım.

Yani, bunları söylemeye dün başlamadım.

İletişim nihayet çok taraflı oldu. Ama pazarlama zaten ilk gününden beri çok taraflıydı. O zamanlarda da, müşteriyi gözardı edilerek yapılan iletişime “pazarlama iletişimi” demiyorduk.

Benim için “interaktif pazarlama” demekle

  • yemek satan lokanta
  • yemek yapan aşçı
  • yumruk atan boksör
  • ders anlatan öğretmen
  • nefes alan canlı
  • yazan kalem

demek arasında fazla düşünsel fark yok.

11 Kasım 2014

Kapak resmi şuradan alıntıdır

Sosyal Müşteri Hizmetlerinin Durumu (ABD)

Bugün size, 2012 tarihli bir araştırmayı özetlemeye çalışacağım. “Yahu, 2013’ün sonuna yaklaşmışken 2012 ile ne işimiz olur?” diye sorarsanız, haklısınız. Bir makaleden diğerine, oradan bir başkasına geçerken bu araştırmaya rastladım. Nielsen ve Mc Kinsey’in ortak girişimi NM Incite tarafından ABD’de yapılmış. Sosyal medya üzerinden sunulan müşteri hizmetlerini değerlendiriyor [1]

Google’da araştırdım. Bulabildiğim kadarıyla daha önce Türkçe özetlenmemiş. Okurlarıma ve müşterilerime faydalı olacağını umarak özetlemeye çalıştım.

Araştırma, sosyal medya üzerinden müşteri hizmetini sosyal ilgi (social care) olarak isimlendirmiş. Şahsen sosyal medya üzerinden müşteri hizmeti’ni sosyal hizmet social service diye isimlendiremedikleri – sosyal hizmet başka anlama geldiği – için, bu sosyal ilgi social care adını verdiklerini düşünüyorum.

Yazıda “What is Social Care” diyerek tanımlamaya çalışılmış.

İşte makalenin özeti:

Sosyal medyanın doğuşuyla markalar müşteriler karşısında güç kaybetti. Bugün idare müşterinin ellerinde. Markaların tek yönlü iletişim hakkını ortadan kaldırıp, marka tecrübelerini ve fikirlerini online paylaşarak kendilerini daha güçlü hissediyorlar. Ailelerin, arkadaşların, etkileyicilerin yoğun ağları sayesinde insanların sosyal ağ ortamlarında paylaştıkları içerikler mevcut ve potansiyel müşteri tabanınızı etkilemede inanılmaz etkiye sahip.

Dolayısıyla sosyal ilgi, sosyal medya üzerinden müşteri hizmeti, bugünün global markaları için zorunluluk olmuştur. Müşterilerin sorularını, fikirlerini ve şikayetlerini dile getirmek için yer ve zaman tercihleri Pazarlama ve Müşteri Hizmetleri arasındaki çizgiyi bulanıklaştırıyor. Markalar bu derimi kabullenmek ve her kanalda etkin olmak zorundalar.

Bu bulanıklaşma konusunda bir yazıyı www.ugurozmen .com’da yayınlayacağım. O zaman burada yazıya bağlantı veririm.

Bulgular:

Sosyal medya kullanıcılarının %47’si, sosyal ilgi kullanıyor. Bu oran 18 – 24 yaş arasındakilerde %59’a çıkıyor. En yaşlı müşteri grubunda bile neredeyse üçte biri sosyal ilgi’yi kullanıyor.

Her iki cinsiyette de gelir ve eğitim düzeyi arttıkça daha fazla sosyal ilgi kullanılıyor.

Müşterilerin %9’u müşteri hizmetleri için (sosyal ilgi amacıyla) sosyal medyayı her gün kullanıyor.

Müşteri hizmetleri için sosyal medyayı kullananların sadece %36’sı talebine hızlı ve etkin yanıt geldiğini söylüyor. %14’ü hızlı geri dönüldüğünü ama çözüm bulunmadığını, %10’u ise iç dönüş olmadığını bildiriyor.

Hiç yanıt almayanların %19’u, olumlu sosyal ilgi (örneğin markanın hızlı ve etkin yanıtı) deneyimleyenlerin %71’i diğerlerine markayı tavsiye ediyor.

Son deneyimleri doğrultusunda, hızlı ve etkin yanıt alanların %70’i, hızlı ama etkisiz yanıt alanların %41’i, hiç yanıt almayanların %17’si müşteri hizmetlerini sosyal medya üzerinden kullanmak istiyor. 

Sosyal medya kullanıcılarının yaklaşık 3’te 1’i markaların müşteri hizmetlerine telefona değil, bir sosyal kanal üzerinden ulaşmayı tercih ediyor.

Sosyal medya kullanıcıları çeşitli kanallardan yorum yapmayı veya soru sormayı tercih ediyor. Burada Facebook başta geliyor. Gerek şirketin (29%) , gerekse kendi  (28%) Facebook sayfalarında belirtiyorlar. Sırayı şirketin blogu (%15) takip ediyor. 

Araştırma, Nielsen online paneli kullanılarak 18 yaş üstü 2000 ABD’li sosyal medya kullanıcısıyla Temmuz 2012’de yapılmış. Yaş ve cinsiyet açısından karşılaştır yapılabilmesi için veri ağırlıklandırılmış.

Eğer ingilizce biliyorsanız, araştırmanın aslını [1] okumalısınız.

 

Gelelim Türkiye’ye…

Sosyal medyadaki şikayetlerinize hızlıca dönüş yapan, ama hiçbir şekilde sorunlarımızı çözemeyenler diye okuyunca aklınıza bankalar ve telekom operatörleri geldi değil mi?

veya…

örnekleri gibi…

Buradaki fırsatları başka yazılarda tartışacağız.

9 Temmuz 2013

11 Temmuz 2013 tarihli ekleme:

Markalar Twitter’da müşterilerine ne kadar sürede yanıt vermeli? | benim günlerim yazısının okunmasını ve sosyal müşteri konusunda yapılan çalışmaya bakılmasını öneririm.