Big Data’dan korkmayın

Customer360 konferansında  “Big Data’yı Anlamlandırmak” konulu bir konuşma yaptım. Konuşmam sırasında big data kavramından sadece birkaç kere bahsettim.

Meraklısına konuşmayı buradan da tekrarlıyorum.

😉

Doğru ipuçlarını takip edersek, birçoğumuz doğru kanaatlere varabiliriz. Teledünya veya Digiturk gibi kanallı TV’ler hakkınızda ne kadar çok şey bilir.

  • Yabancı dil düzeyiniz
  • Espri anlayışınız
  • Genel kültürünüz
  • İlgi alanlarınız
  • Uyuma ve kalkma saatleriniz
  • Evde kaç çocuk olduğu
  • Onların yaşları

Her şeyi biliyor” değil mi? Aslında birçok şirket, özellikle bankalar, GSM operatörleri, süpermarketler ve e-ticaret şirketleri hakkımızda her şeyi [1] biliyor. Ama doğru değişkenleri dikkate alamadıkları için [2] , [3] , [4] onlardan gelen anlamsız mesajlarla boğuşuyoruz.

Önce şu örnekteki gibi, az sayıda değişken ve önceden belirli harekat planı ile başlamalıyız.

Hepi topu 3 değişken ile nasıl başlayacağını bilmeyen, binlercesi ile karşılaştığında ne yapacağını şaşırır. Bize ait her türlü bilgi ellerinde olmasına rağmen, 10 tane SMS veya e-posta mesajlarından 3 tanesi bile anlamlı olmayan GSM operatörleri,  bankalar, e-ticaret şirketlerinin sorunu da “çok değişkenle ilgilenmek zorunda” olduklarını [5] sanmaları.

 Anlamlandırma 2 – 3 değişkenle başlamalı. 

Sadece 2 bilgi ile:

  • Aylık alışveriş adeti
  • Aylık ciro

36 – 48 aylık dizi ile gözlediğimizde müşteri hakkında ne kadar çok bilgi bulabileceğinizi [6] biliyor musunuz? 

Bu bilgiler sayesinde müşterilerinizin:

  • Mağazalarınıza uğrama sıklığında azalma / çoğalma olup olmadığını;
  • Sizinle alışverişi azalttığını / çoğalttığını;
  • Bu azalma / çoğalmanın yaz tatili veya uzun Bayram’lardan ötürü olup olmadığını;
  • Bayramlarda / tatillerde çok ziyaretçisi gelip gelmediğini;
  • Bayramlarda / tatillerde başka yere gidip gitmediklerini;
  • Maaş zammını hangi ayda aldığını;
  • vb…

öğrenebilirsiniz.

Bu aşamada yeni sorular akla gelir. Gittikleri dükkanları bilsek “hafta içi küçük dükkanlara, hafta sonu toptan alışveriş için büyük dükkanlara mı gidiyor” sorusunun yanıtını alırız diye düşünürsünüz. O veriyi de eklersiniz.

Giderek müşteriyi tanımlamaya başlarsınız. Onun çeşitli alışverişlerinden yola çıkarak bir plaza kadını [7] olduğunu anlamışsanız, arap sabunu satın alınca şaşırmazsınız. Aksine, evine temizlikçi geldiğini anlarsınız. Demek ki, temizlik malzemelerini veri ambarına alırken bu anlayacak şekilde ayrım yaparsınız.

Bir hanımefendi, yıkanmış, temizlenmiş ve dondurulmuş ıspanak veya dondurulmuş bezelye yerine demetlerle taze ıspanak ya da ayıklanacak bezelye fasulyesi satın alıyorsa, evde yemek yapan biri olduğunu  çıkartırsınız. Öyleyse, veri ambarını oluştururken tazesi alındığında “evde yemek yapılıyor” anlamı veren gıdaları ayrıca belirlersiniz.

Ton balığı, yaprak sarma veya zeytinyağlı barbunya konservesi gibi, ek işleme gerek duymadan yenilebilen gıdalar, bize evde yemek yapılmadığı fikri verir. Çok sık satın alıyorsa, muhtemelen bekar erkek olduğunu çıkartırız. Veri ambarına alırken, anlamını ayrıştıracak şekilde işaretlersiniz.

Böylece, her seferinde önce neyi öğrenmek istediğinizi bulur, sonra da onu bilmenizi sağlayan veriyi alırsınız.

Senaryo (Amaç) → İhtiyaç → Bilgi → Veri [6]

ABD’li perakende şirketi Target’in, kadının hamileliğinin 5’inci ayında 4 ay sonra doğacak çocuğun cinsiyetini %90’lara yakın oranda bilmesini sağlayan alt-yapı da benzer düşüncenin [8] sonucu.

Zaten, hemen her veri sistemlerde yer alıyor. Süpermarket barcode’larla, banka ve GSM operatörü işlemlerle, e-ticaret şirketi klikleri izleyerek tüm verileri tutuyorlar. Yani big data şu anda ellerinde. Bunların hangilerini, nasıl, ne amaçla kullanacaklarını bilmedikleri için bize

anlamsız mesajları gönderiyorlar.

Bunları okuduktan sonra kendimize soruyoruz.

Bu kadar kolaysa, neden birçok internet sitesi benim [18] (hatta öğrencilerimin [19]) rahatça yaptığı profillemeyi bir türlü beceremiyor? Neden bize birçok anlamsız mesaj gönderiyorlar?

Daha mevcut verileriyle anlamlı teklifler oluşturamazlarken, big data ile ne yapabilecekler?

  • Öncelikle CRM ve/veya Sosyal CRM’in pazarlama işlevi değil, IT projesi olduğunu zannettikleri için yanlış yapıyorlar.  Sonuçta hem kör oluyor, hem de taş [20] kesiliyorlar. 
  • Sonra da, veriye sahip olmak ≠ bilmek denklemini ve “Veri”den “Bilgi”ye giden yolu [2] , [3] , [4] anlayamadıkları için bizi çıldırtıyorlar..

Nasıl düzeltilir?” diye sorarsanız…

Verileri hikayeleştirecek, anlamlandıracak kişiler [21] olmadan düzelmez.

Kapak resmi şuradan alıntıdır

20 Nisan 2013

 

Kanal Yönetimi

Bir bankanın kredi kartını kullanıyorum [1].

Beni ilgilendiren / ilgilendirmeyen  [2] bir dolu teklif için  arıyorlar. Ekranda 444 0 XYZ no’yu görünce telefonu açmıyorum.

Yurt dışındaydım. Telefon çaldı. Baktım yine o 444 0 XYZ numarası. İptal tuşuna bastım.

Yurt dışından görüşeceğim. Yine sigorta veya halka açılmış şirket teklifi gelecek. Beni hiç ilgilendirmeyen teklif yüzünden bir çuval telefon parası ödeyeceğim. Zaten GSM operatörü fırsat kolluyor [3] . Elbette iptal…

2 dakika geçmedi, yine aynı numaradan aradılar. Yine iptal

Bu döngü birkaç kere tekrarlandı. Sonunda (hatırladığım kadarıyla) bir SMS geldi. 

Az önce yaptığım yüklü alışverişin bizzat benim tarafımdan yapıldığının onayını istiyorlarmış. Neden ısrarla arandığımı anladım.

 

İlkokulda öğrendiğimiz bir masal-şarkı vardı. Yalancı çoban hakkında.

Köyündekileri birkaç kere “sürüye kurt dadandı” diye kandırmış. Çobanı çığlık çığlığa görünce herkes kazmayı, küreği, tüfeği alıp koşmuş. Aslında hiç tehlike yok.  Çoban onların bu heyecanlı haliyle çok eğlenmiş.

Birgün sürüyü gerçekten kurtlar basmış. Çobanın çağrısına kimse inanmamış.

 

Banka da benim gözümde aynı durumda.

Bence müşteri iletişim kanallarını farklılaştırmaları gerekiyor. Sürekli anlamsız teklifler [2] yapılınca, önemli uyarılar için bile müşteriye ulaşılamıyor.

19 Nisan 2013

Orjinal Pembe Maske

Fırsat sitelerinin bir kere e-posta adresini ele geçirince gereksiz (hatta imkansız) birçok teklifi sunmaları ile dalga geçiyorum. Görüştüğüm bazı fırsat sitesi sahibi arkadaşlar, “şu anda kişiselleştirme için uğraşmaya gerek olmadığını, en az 2 yıl daha böyle idare edeceklerini” bildirdiler. Başarılarının devamını dilerim.

 

Yazımın bundan sonrası, çoğunlukla bana gelen mesajlardan oluşuyor. Siz anlarsınız.

Şöyle bir mesaj aldım.

Hemen arkasından şu mesaj geldi.

Sonra…

Bitmedi…

Nihayet…

11.33’den 11.48’e… 15 dakikada 5 mesaj…

Diyeceğim o ki, kendi aranızda yazışmanıza itiraz etmiyorum da… Niye beni aracı yapıyorsunuz. Üstelik, pembe maske ile işim olmaz.

 

Önemli not:

Bu yazı ilk olarak 24 Haziran 2011‘de www.ugurozmen.com’da yayınlanmıştı. Bir ara 200’ün üzerinde fırsat sitesi vardı. Bugün fırsat sitelerinin %90’dan fazlası piyasadan çekildi.

“Neden battılar?” diye soran olursa, bu yazıyı gönderebilirsiniz.

“Ne yapılmalıydı?” diye sorana ise, sağdaki İlgili Yazılar‘ı önerin.

 

Basit kampanyalar

Bir bankanın kredi kartını kullanıyorum.

Bu banka her 100 TL üstünde alışveriş yaptığım zaman e-posta veya SMS ile

yaptığınız 145.00 TL tutarındaki alışverişinizi, hesap kesim tarihiniz öncesinde 15 aya kadar uygun seçeneklerle taksitlendirebilir ya da 3 aya kadar erteleyebilirsiniz.

mesajını gönderiyor.

Yıllardır o kartı kullanıyorum. hemen hiç ödeme gecikmesi yapmadım. (Bir kere, tatildeyken atlamışım. O da 3 – 4 yıl önceydi.)

Tekliflerini hazırlarken azıcık akıl [1] kullansalar, her ay hiç gecikme yapmadan ödediğim tutara bakarak bu teklifi hiç yapmamaları [2] gerekir. 

Bu nedenle, “müşteri tecrübesi”ni anlayacak ve banka içinde anlatacak bir veri hikayecisine [3] ihtiyaçları olduğunu iddia ediyorum.

Resim şuradan alıntıdır

19 Nisan 2013

IT ile rekabet üstünlüğü

Forbes’da “IT ile rekabet üstünlüğü sağlayan şirketler[1] üzerine bir yazı çıkmış. Twitter’da Emre Sets Turan’ın [2] uyarısı sayesinde haberim oldu.

21 şirketin yer aldığı bir liste [1]. İçinde teknoloji ve e-ticaret firmaları da, sağlık firmaları da, çok uluslu pazarlama firmaları, bankalar ve danışmanlık kurumları da var.

  • Accenture
  • Amazon
  • Apple
  • Cleveland Clinic
  • General Electric
  • Goldman Sachs
  • Google
  • Hospital Corporation of America
  • IBM
  • Intermountain Healthcare
  • JP Morgan Chase
  • Kaiser Permanente
  • Mayo Clinic
  • Microsoft
  • Nestle
  • Proctor & Gamble
  • Progressive Insurance
  • Schlumberger
  • Target
  • Toyota
  • Wells Fargo

.

Yazının giriş bölümü:

All enterprises, regardless of what they produce or the services they deliver, are really information businesses.

The accuracy, speed and precision of IT systems means the difference between winning or losing customers, keeping supply chains profitable, and solidly translating new concepts into revenue-producing products and services. The world’s best-run services businesses have customer-driven IT as part of their DNA; it is very much who these companies are internally.

=

Şöyle tercüme ettim. (Daha iyisini önerirseniz, itiraz etmem. Hemen düzeltirim.)

Hangi ürün veya hizmeti sunduklarına bakmaksızın, tüm kurumlar bilgi işinde faaliyet gösterirler.

IT sistemlerinin kesinlik, hız ve doğruluğu, müşteri kazanma veya kaybetme arasındaki farkı, tedarik zincirinin karlılığını ve yeni kavramların kârlı ürün ve hizmetlerin üretilmesine dönüşümünü belirliyor. Dünya’nın en iyi şirketlerinin müşteri odaklılığı DNA’lerinde taşıyan IT bölümleri var.

 

Dikkat ederseniz,  “Pazarlama Teknolojisti[3] yazısının giriş paragrafıyla aynı:

Şanslı şirketlerde teknolojiden anlayan Pazarlama Üst Yöneticileri veya pazarlamadan anlayan Teknoloji Üst Yöneticileri vardır. Akıllı şirketlerde ikisini ayırt etmek zorlaşır

Aklın yolu bir.

.

Bu devirde, teknoloji desteği almayan bir pazarlama bölümü veya kendi bildiğini okuyan bir teknoloji bölümü, şirketi başarısızlığa sürüklüyor. Ego-sistem, eko-sistemi bozuyor.

Herkesin kulağına küpe olmalı.

Resim orijinal yazıdan alıntıdır

İlk yayın tarihi 2 Nisan 2013

 

“Beğen”mek yeterli

Marketing Türkiye [1] nin 1 Nisan 2013 sayısında “beğen” butonu ile profilleme yapıldığına dair bir haber vardı.

Araştırmaya ilişkin makaleyi internetten buldum.

Cambridge Universitesi, Psikometrikler Merkezi’nin Microsoft ile birlikte yürüttüğü araştırmaya ilişkin makalenin [2] özeti şöyle:

Sosyal medyada yer alan bilgiler,

  1. ölçülebilir sosyal bilimler,
  2. kişiselleştirilmiş arama motorları ve tavsiye sistemleri
  3. hedefli on-line pazarlama

konularında ilerleme sağlıyor. Müşterinin yaşam tarzı, yaşı, cinsel eğilimleri hakkında tahmin etmeyi kolaylaştırıcı bilgiler veriyor. Perakendecinin genç kıza hamilelik önermesi gibi bazı hatalar [3] da olabiliyor.

Kişilerin web siteleri, müzik koleksiyonları, Facebook ve Twitter profilleri, arkadaş ağları, kullandıkları dil de kişiliği tahmin ederken kullanılabiliyor.

Beğen tuşunun kullanımı, internette aramalar, internette gezilen siteler ve kredi kartı kullanımı gibi dijital ipucu bırakıyor ve izlenebilir kayıt sağlıyor.

Araştırma, 58,466 kullanıcının 55,814 ayrı (sanat, yayın organları, markalar, şöhretler, TV dizileri gibi) konularda ortalama 170 tane beğen kullanına dayanıyor.  Evet / Hayır veya Erkek/Kadın gibi ikili değişkenler için elde ettikleri doğru tahmin oranları aşağıda:

Değişken sayısı arttıkça doğru tahmin oranı azalıyor. Beğen sayısı arttıkça ise, daha doğru sonuçlar elde ediliyor.

Cinsel tercih tahminlerinde, gay/lesbien oluşumlarını açıkça destekleme oranının %5 olduğu, çoğunlukla TV dizilerinin ve bazı şöhretlerin beğenilmesinin fikir verdiği belirtilmiş . 

Makalenin sonuç bölümünde, bu tahminlerin iyi taraflarına olduğu kadar, kötü kullanımına da dikkat çekiliyor. On-line sigorta reklamlarının nevrotik kullanıcılarda stres yaratabilmesi veya kişilerin açıklamak istemedikleri özelliklerinin tahmin modeli ile (ki tahminler yanlış da olabilir) üzerine gidilmesi gibi olumsuzluklar gözardı edilmemeli.

Dijital açıklık nedeniyle insanların teknolojiden kaçınması, on-line hizmetlerden uzak durması da mümkün. 

Makale, elde edilen bilgilerin kötü niyetle kullanılmamasını, karşılıklı açıklık, güven ve iyi niyetle etkileşimin Dijital Çağ’a uygun şekilde sürmesini diliyor.

 

Dikkat edilirse, araştırma sadece Facebook’daki “beğen” kullanımı ile yapılmış. Diğer sosyal mecralardaki (nereye gidiyor, kimleri veya hangi markaları izliyor, kimi retweet ediyor, gibi) unsurlar kapsama dahil edilmemiş.  Cümleler, resimler gibi yapısal olmayan veriler ve zaman içindeki değişiklikler de dikkate alınmamış. 

Bu kadarı bile tahmin oranlarını oldukça yüksek yapmaya yetiyor.

Gerek bireyler, gerekse kurumlar olarak almamız gereken çok ders var.

Resim şuradan alıntıdır.

6 Nisan 2013