Yaratıcılık Yetmez

Erol Batislam [1]Reklamcılığı tekrar hak ettiği yere taşımak için ne yapmalı?[2] diye yazdı.

“Reklamcılığı tekrar hak ettiği yere taşımak için ne yapmalı?” deyince aklıma solda gördüğünüz bu resim gelir. Marketing Türkiye dergisinin 15 Temmuz 2007 tarihli sayısının kapağından alınmıştır. Movida Plus Map’in Kurucu ortağı, yaratıcı yönetmen Oğuzhan Akay 1991 yılında aldığı Kristal Elma’yı başının üstünde tutarken görülüyor.

Batislam’ın yazısının tamamını okuyun. Çok değerli yaklaşımlar bulacaksınız. Ben, CRM ve CEM açısından işime gelen yerlerini cımbızlayacağım.

Erol Batislam diyor ki:

….

Tüketiciyi anla:

(Ajanslar) klasik, bildik yöntemlerin dışında araştırma teknikleri ile bilginin kapsam ve derinliğini artırmalı. Dijital devrimle temel motivasyonları değişmese de anlam yaratma biçimi ve tüketim davranışları değişen tüketiciyi “big data”nın da yardımıyla “deşifre” edebilmeli.

Hesap ver:

Tüketiciyle her temas noktasında yaratılan deneyimin basit bir modelle nelere etki ettiği, bilinirlik-beğeni-tercih ilişkisi çözümlenebilmeli, kriterler net olarak belirlenmeli. Araştırma, medya ölçüm şirketleri, reklamveren ve ajanslar bu modeli ortak akıl ve çabayla kurabilmeli.

Tüketicinin değerlendirme, karar verme, seçme, satın alma ve deneyimleme süreçlerinin de sosyalleştiği bir ortamdayız. İlla ki dijital-mobil olmak zorunda olmayan sosyal ortamlarda marka hakkında iyi konuşulan, bulaşıcı durumları artırmak temel iş haline gelmeli.

Strateji, kampanya üretmek, konsept test etmek ve prodüksiyon 2 ay süren bir süreç olmamalı. Tüketici tepkisini anında alabildiğimiz bir dünyada, hızlı kararlar verip uygulayabilmeli. Hatalar olduğu anda düzeltilmeli ve marka yolculuğuna devam etmeli.

Ajans organizasyonu da bu yapıya göre oluşturulmalı. Yazarlar-art direktörler, stratejistler- müşteri ilişkileri gibi ayrımlar yerine temelde deneyimi tasarlayan “melez” pozisyon tanımlarına ihtiyacımız var. Data simyacıları, yaratıcı teknolojistler, stratejik müşteri ilişkileri, deneyim tasarımcıları gibi… 

Yazının tamamı [2] okunmalı. Okumakla yetinmeyip hatmedilmeli.  creatif_mi

Neden sadece bu satırları aldığımı sorarsanız,  reklamveren kanadında 20+ yıl çalışan biri olarak yıllardır aynı cümleleri söylüyorum, yazıyorum.

Pazarlama miyopluğu [3] kavramını ortaya koyan pazarlamanın büyük ustası Theodore Levitt [4]   gibi “Yaratıcılık Yetmez[5] diyorum. “Yaz gününde bere ve atkıyla, kışın parmak arası terlikle dolaşma dönemi bitti” [6] diyorum.

yaratıcı teknolojistler [7] , stratejik müşteri ilişkileri [8] , deneyim tasarımcıları [9] kavramlarını çok önemsiyorum. Amaaaa… Data simyacıları sözünün üzerinde ayrıca duruyorum. Bana veri hikayeciliğini [10] hatırlatıyor

Ve dikkatinizi çekmek isterim. Artık müşteri verisini anlamadan pazarlamacı [11] olunmaz. Ne reklamveren tarafında, ne de reklam ajansı [12] tarafında…

 12 Ocak 2013

 

Doğum Günü Kutlaması

Bazı kurumlar, doğum günü kutlamayı bir CRM faaliyeti sanıyorlar. 2000’den önce öyleydi [1] . CRM’in bugün geldiği noktada [2] daha akıllı olunması gerekiyor.

Bir banka, yılbaşı’nda gelen kredi kartı ekstresinde doğum günümü kutlamış.

Doğum günüm Aralık veya Ocak aylarında değil. Ellerinde nüfus kağıdım var. Telefonla aradığımda sordukları sorulardan biliyorum.

Bu hata nereden kaynaklanıyor? Bankada çalıştığım senelerde  gördüm. Doğum yılını doğru yazarlar. Gününü ise ya 1 Ocak yazıverirler; ya da parmakları o günün tarihini atmaya alıştığı için, hesap açma gününü yazarlar. (Eğer 25 Eylül tarihinde hesap açtırmışsanız, 25 Eylül 1932 gibi)

Benimle yapılan “Türkiye’de CRM” konulu [3] bir röportajın Facebook [4] yorumlarında Buğra Sofuoğlu [5] şöyle demişti:

Geçenlerde çok önemli bir haber kanalının Ekonomi Müdürü olan zat, Türkiye’de en çok doğum olan Ayların Temmuz, Ocak, Ağustos, Haziran ve Mayıs olduğunu; bu sene ilk kez Ocak Ayı’nın birincilikten düştüğünü söyledi.

Buradaki tuhaflığın (yaz ayları içinde Ocak!) farkında değil entel beyimiz.

Çünkü Türkiye’den haberi yok! Oysa, benim çıkarımım şu; geniş kitleler artık çocuklarını doğduğu anda kayıt ettirmeye başlamışlar veya doğumlar daha çok hastane veya kurumlarda olmuş.

Buğra Sofuoğlu’ya katılıyorum. Benim bazı eklemelerim de var.

Sadece kız çocukları için de değil, bir önceki senenin son 2 haftasında doğan çocukların büyük çoğunluğu Ocak ayında yazdırılır. “Boş yere 1 yıl büyük görünmesin” derler. Şimdi ilkokullar doğduğu yıl değil de ay bazında öğrenci alınca, biraz değişmeye başladı.

 

İşin ders kısmına gelelim. Yukarıdaki yanlış nasıl düzeltilir?

Aslında çok basit. Doğum günü 1 Ocak olanların sayısı 360’da bir (1/360) oranından büyükse (ki bankada %7 görünüyordu) büyük ihtimalle işin kolayına kaçılmıştır. “Doğum günü kutlaması” mesajı göndermezsin. Aynı şekilde, hesap açma günü ile doğum günü aynıysa, yine kutlamazsın. Hiç değilse yanlış yapmazsın.

Eğer fazladan bir avantaj sağlamıyorsan, hiç kimse “Doğum günümü kutlamadı” diye bankaya, GSM operatörüne, sadakat kartı olan şirkete kızmaz.

Ama yanlış zamanda kutluyorsan, CRM bilmediğin için alay konusu olursun.

Önce VERİ’yi değil, İŞ’i anlamak gerekir [6].

Unutmayalım, “Eksik veri ile bir şeyler yapılabilir. Ama yanlış veri ile hiç bir iş doğru yapılamaz” [7] , [8]

Resim şuradan alıntıdır.

10 Ocak 2013

 

Türkiye’de CRM uygulamaları

Aşağıdaki röportaj, Necip Murat tarafından yapıldı ve 29 Aralık 2012 tarihinde pazarlamasyon.com’da [1] yayınlandı. Aslını oradan okuyabilirsiniz.

 

Bu hafta Türkiye’de CRM’in en yetkili ismi olan Uğur Özmen ile birlikteyiz. 1981 yılında ODTÜ – İşletmecilik Bölümünden mezun olan ve sektörde 30 yılı aşkın bir süredir bilgi kaynağı olan Uğur Özmen ile Türkiye’deki CRM uygulamaları hakkında konuştuk.

‘’CRM, adamına göre muameledir’’

CRM’in her müşteriye eşit davranmak olmadığını belirten Özmen, gelecekte daha çok para kazandıracak olan müşteriye daha özenli hizmet etmenin CRM’in asıl konusu olması gerektiğini belirtti. Özmen sözlerine şöyle devam etti:

‘’Her şirketin kıt kaynakları var, 40 yılda bir gelecek ya da hiç gelmeyecek olan müşteriye yapılan hizmet ile sadık bir müşteriye yapılan hizmetin aynı olması düşünülemez. CRM bir yandan bu tür müşterilere iyi hizmet vermek iken diğer yandan da müşterilerin verilerini, bilgilerini, daha önceki ilişkileri doğru değerlendirip, müşterinin potansiyelini daha fazla kullanmak, eğer gizli bir potansiyel varsa onu ortaya çıkartmak için yapılan çalışmalardır. ‘’

Türkiye’de CRM ile ilgili birçok kötü örnek mevcut.Şirketler sizce nerede hata yapıyor ?

‘’Şirketlerin elinde çok yüksek miktarda veri mevcut ama bu verileri anlamlandırmada ciddi sorunlar yaşıyorlar. Verileri analiz edebiliyorlar ama anlamlandırma dediğimiz şey bundan çok farklı. Bu konuda basit bir örnek vermek istiyorum; Belirli bir yaşta, belirli bir gelir düzeyinde olan bir aileyi segmente ettik [2] ve bu ailenin bir alışverişinde arap sabunu aldığını belirledik diyelim. Bu ailenin aldığı detejanlara ve sıklıklarına bakarak kolaylıkla nasıl bir çamaşır-bulaşık makinesi kullandığını anlayabiliriz. Peki bu aile neden arap sabunu almış olabilir? Verileri anlamlandırmak bu noktada önem kazanıyor. Eve arap sabunu girmiş ise, evde bir temizlikçi olduğunu söyleyebiliriz. Türkiye’deki şirketlerin en büyük sıkıntısı bu tür örnekleri anlamlandıramamaları. [3] ‘’

Sizce girişimcilerimizin ne kadarlık bir kısmı girişiminin planlanması ile birlikte CRM stratejisini de belirliyor. Bu alanın girişimciler tarafından ikinci plana atıldığını düşünüyor musunuz?

‘’Bir süre önce 4-5 girişimci ile müşteri verisine dayalı girişimleri konuştuk. O dönemde fırsat siteleri çok modaydı. Hepsine de verilerin toplanması ve anlamlandırılması sürecine hemen başlanılması tavsiyesini verdim. Çünkü fırsat siteleri bir rüzgardı ve bu rüzgar dindiğinde ancak bu verilerle ayakta kalınabilirdi [4] . Nitekim sayıları 100’ü geçen fırsat sitelerinden geriye şimdi 10-12 tane kaldığı söyleniyor. Bu kapanan firmalar veri ambarlarını doğru oluştursalardı büyük bir veri varlıkları olacaktı ve bir sonraki aşama olan sosyal CRM için bir temel atılmaya başlanacaktı. Ancak ne yazık ki çoğu teker teker kapandı. Bu da girişimlerde CRM’in doğru kullanılmadığının bir kanıtı. ‘’

‘’Bizde ‘Önce satış’ hastalığı var’’

‘’Girişimcilerin de firmalarında ‘Biz önce bu işe başlayalım, diğer işleri sonra hallederiz’ mantığı ile hareket etmeleri sonucu CRM ikinci plana atılıyor. Bir süre sonra müşteriyi tanımadan bir şey yapılamayacağını gördüklerinde de iş işten geçmiş oluyor. ‘’

Biraz da Sosyal CRM üzerine konuşalım istiyorum. Sosyal CRM’in Türkiye’deki geleceği hakkında ne düşünüyorsunuz ?

‘’Sosyal CRM’in Türkiye’deki geleceğini çok parlak görüyorum. İnsanlar Sosyal CRM sayesinde CRM öğrenecekler. Şu da var; Sosyal CRM insanlara daha kolay görünüyor ama kolay olmadığını henüz anlamış değiller.

Şirketler sosyal medya aplikasyonları sayesinde, normalde elde bulunmayan birçok veriyi almaya başladılar. Ancak bu veriler şirkete ulaştıktan sonra müşteriye doğru teklif iletildiğinde bu durum bir anlam kazanacaktır.

Sosyal veri dinamik bir yapıya sahip. Firmaların sosyal medyadan elde ettikleri verileri esas veri ambarları ile birleştirmesini Sosyal CRM’in bir sonraki aşaması olarak görüyorum. Örneğin, firmalar teklifi hazırlarken müşterinin ruh durumunu sosyal medya aracılığı ile kontrol ettiğinde ve olumsuz bir sonuçla karşılaştığında bu teklifi iletmek çok anlamsız oluyor. Yurtdışında bu tür uygulamalara çok sık rastlıyoruz ama Türkiye’de yeni yeni duymaya başlıyoruz.

Örneğin Twitter’da ‘mezun oldum’ yazdığımızda operatör ‘mezuniyetini 5000 sms ile kutlarım’ diye bir sms attığı zaman bu işin rayına oturacağını söyleyebilirim. ‘’

Sosyal CRM için “ Kaç kişinin seni izlediği değil, senin kaç kişiyi izlediğin önemlidir. “demiştiniz. Sizce Türkiye’deki markalar bu doğrultuda mı düşünüyor ?

‘’Henüz bu doğrultuda düşünmüyorlar. Hâlâ fan sayısının çokluğu ile reklam yapılıyor. Türkiye’de CRM kavramına hakim olan az sayıda marka ise tabii ki böyle düşünmüyor; bir tane daha beğeni almak yerine müşteriye nasıl bir fayda sağlayabilirim diye düşünüyor. Beğeni markaya bir fayda getirmediği sürece hiçbir anlamı yok. ‘’

Markalar, mobil kullanıcılar için nasıl bir CRM stratejisi içinde bulunmalılar ?

‘’Son zamanlarda CRM’in önüne çeşitli harfler getirilmeye başlandı. Mobil CRM ve Sosyal CRM bunlardan birkaçı. Bu durum pazarlama için de böyle. Şirketlerin pazarlamada bir ana hedef stratejisi olmalı; sosyal medya veya diğer kanalların nasıl kullanılacağı bu stratejinin içerisinde olmalı. Mobil de böyle birşey.

Mobil, CRM konusunda bize çok fazla ipucu veriyor. Mobil sayesinde müşterilerin daha efektif izlenme şansı var. GSM operatörleri bu konuda çok şanslı. Kullanıcıların neredeyse tüm bilgilerine ulaşabiliyorlar. Örneğin elimizde bir taraftar var diyelim. Bu taraftarın verilerine bakarak fanatik olup olmadığını, hatta ne kadar fanatik olduğunu rahatlıkla anlayabiliriz. Tuttuğu takımın deplasman maçlarına da gidiyorsa çok fanatiktir; sadece kendi sahasındaki karşılaşmalara gidiyorsa taraftardır. Sadece 2 – 3 maça gidiyorsa takım tutuyor ama çok da çılgınca değil, gibi…

Bu anlamlandırmayı yaptığımız zaman şirketler ‘hangi takımı tuttuğunuzu söyleyin, şu kadar hediye dakika verelim’ gibi taleplerden ve bunların yarattığı masraflardan kurtulabilir [5] . Bu taraftarın fanatiklik seviyesine göre de tuttuğu takımın maçını stadyumdan izlerken, ‘rakip takımın gollerini yollayalım mı?’ diye sorduğumuzda ise hedefi tam anlamıyla vurmuş oluruz. Mobilin bu ve bunun gibi çok sayıda önemli özelliği mevcut.

Mobilin bir diğer özelliği ise firmaların, müşterilerinin durumuna göre model oluşturabilmeleri. Firmalar, kişiselleştirme çalışmaları sayesinde en doğru teklifi en doğru zamanda müşterilerine sunabiliyor hale geldi. Bir süre önce ABD’de Mobile Marketing isimli bir konferansa gittim. Orda bir örneği anlattılar. Firma, kadın müşterilerinin 2 toplantı arasındaki 5 dakikalık bir süre zarfında mobilden fırsat sitesine girdiğini gözlemlemiş. Aynı müşteriler sabah işe geldiklerinde ise bilgisayardan girip yarım saatlik bir süreyi bu sitede geçiriyorlar. Firmalar bu yüzden sabah PC’den girildiğinde ‘sepete koy’ seçeneği ile müşterinin karşısına çıkarken, mobilden açıldığında ‘hemen satın al’ butonu ile satışa teşvik ediyorlar. Küçük bir ayrıntı gibi dursa da çok önemli bir nokta aslında bu durum. Firmalar Mobil cihazın nerde ve nasıl kullanıldığına göre ekran tasarımı ve içeriği [6] farklılaştırabiliyor. Bu da satışların artmasına neden oluyor. İşte mobil böyle bir şey. Firmalar, insanların nerde ne yaptığına göre model geliştirebiliyorlar. ‘’