Sosyal CRM @ Campaign Dergisi – İbrahim Gökçen röportajı

Campaign dergisinin Eylül sayısının 118 – 120 sayfalarında Sosyal CRM konusuna değinildi. Dergide ister istemez röportajların tamamı yayınlanamıyor. Benimle yapılan röportajın tamamını [1] yayınlamıştım.

Okurlarla zengin içerik ve vizyonu paylaşmak için Sn. İbrahim Gökçen ile yapılan röportajın tamamını ve dergide alıntılanan kısımlarını da aşağıda yayınlıyorum.

Bir marka Sosyal CRM stratejisini belirlerken nelere dikkat etmeli? Strateji belirleme aşamasında atılması gereken en önemli üç adım nedir?

Her konuda olduğu gibi sosyal CRM stratejisi, bir markanın iş ve büyüme stratejisini destekleyici ve doğrudan katkı saglayıcı nitelikle olmalıdır. Stratejinin her türlü değisik duruma uyması beklenmemeli (one-size-fits-all degil) ve değişik müşteri segmentleri veri analiz sonucu bulunarak, her bir segment için  ayrı bir yaklaşım belirlenmelidir. Son olarak da CRM stratejisi bir bütün olarak düşünülmeli ve sosyal CRM stratejisi de bunun bir parçası olarak düşünülmelidir.

Markalar Sosyal CRM uygulamalarının performanslarını nasıl ölçmeli? Sosyal CRM sayesinde elde ettikleri bilgi birikimini müşterilerin yararına olacak şekilde nasıl kullanmalı?

Sosyal CRM’de esas olan iki tarafın da (hem marka, hem müşteri) fayda sağlayacağı bir modeli oturtmaktır. Müşteriler paylaştıkları bilgilerin kendilerine bir fayda olarak döndüğünü görmek ister. Bu faydanın önemli bir göstergesi yaşadıkları deneyimin iyileşmesi ve kişisellesmesi olabilir. Performans ölçerken buna dikkat etmek bence birinci önemli nokta. Ikinci nokta, önceden de bahsettiğim gibi, performansın iş stratejisi ve KPI’larına etkisidir. Sosyal CRM KPI’ları doğrudan iş performansı KPI’larına bağlı olmalıdır. Bu KPI’lardan en önemlisi de tabii ki harcanan ve niceliklendirilebilen çaba karşılığında elde edilen kazanç ve strateji oluşturma sırasında belirlenen başarı kriterlerinin elde edilip edilmediğidir.

Yakın zamanda yapılan bir araştırma birçok markanın Twitter’da aldıkları şikâyetlerin yüzde 70’ine karşı kayıtsız kaldığını ortaya çıkardı. Bu durum ve sosyal CRM ile şikâyet yönetimi arasındaki ilişki hakkında ne düşünüyorsunuz?

Şikayetlerin yüzde 70’ine karşı kayıtsız kalınması hem Twitter’in iş dünyasındaki algısıyla, hem de şirketlerin şikayetlerin izlenmesi konusunda henüz yeni yeni yatırım yapmaya başlamasıyla açıklanabilir. Her gün artan verilerin işlenmesinin manuel olarak yapılması elbette oldukça zorlaşıyor. Doğal dil işleme adı altındaki teknolojilerin de İngilizce ile bile hatasız çalışması mümkün degil. Dillerin karmaşık yapısı  ve Twitter’daki mesajların genelde çok kısa ve gramatik olarak hatalı olması, neyin şikayet olduğunu ve neyin olmadığını anlamayı zorlaştırıyor. Bu yüzden markalar sosyal CRM stratejisini belirlerken kendi özel durumlarına odaklanmalı ve hangi mecraları izlemek onlar için  en uygun ve geri dönüş getiriyorsa ona yoğunlasmalıdır. Burada da yine harcanan çabadan elde edilen kazanç öne çıkmaktadır. Bazı markalar için  Twitter en önemli iken, diger bazıları için baska mecralar çok daha önemli olabilir.

Birçok insan call centerları telefonda dakikalarca bekletilmek ve tuşlara basıp kendisiyle ilgilenecek bir müşteri temsilcisi aramak olarak algılıyor. Bunun nedeni nedir? Bu algıyı değiştirmek için neler yapılmalı?

Markaların doğru Sosyal CRM stratejisi yaratmak için “sosyal müşteri”yi anlaması gerekiyor. Peki, sosyal müşterinin güvenini kazanmak ve onlarla karşılıklı iletişimde devamlılığı sağlamak için neler yapmalılar?

Sosyal müşteriyi anlamanın birkaç yolu olabilir ama benim için  en önemli yolu derin bir şekilde sosyal müşterinin neler yaptığını verilerden hareketle anlamak ve bunu kullanarak deneyimlerini iyileştirmekten geciyor. Bu alana davranış analizi adını da veriyoruz ve bunu sağlamak için  yararlanabilecegimiz pek çok teknoloji mevcut. Gecmisteki davranislara gore gelecekteki davranisi tahmin etmekten tutalım, sosyal müşteriye bazi önerilerde bulunarak varmak istedikleri bilgilere erisimi kolaylastirmaya kadar bu teknolojiler fayda saglayabilir. Iletisimde devamliliğin ve guven kazanmanin temelinde kazan-kazan yaklaşımının ön planda olmasi en önemlisi. Buna paralel olarak da tabii ki müşterinin sorunlarıyla samimi olarak ilgilenip, sorunlarin çözüldüğünün yine verilerle desteklenerek gösterilmesi çok önemli. Sosyal müşteriler, diger müşteri segmentlerine gore, dijital ortamda çok daha fazla vakit geçiren ve çok daha bilinçli müşteriler. Veriye ve sosyal cevrelerinin önerilerine daha çok önem veriyorlar. Bu gerçek sosyal müşterileri memnun etmede mutlaka goz önünde bulundurulmalıdır.

Markalar artık sosyal medya aracılığıyla sadece müşterilerle konuşmuyor, onların kendi aralarında yaptıkları konuşmalara da şahit oluyor. Bu durumun dezavantajaları ve avantajları nelerdir?

Bu durumun dezavantajı olduğunu düşünmüyorum. Ne kadar çok veri varsa, doğru modelleri kurmak ve doğru sonuçları ortaya çıkarmak o kadar kolaylaşır ve bu yüzden de bir avantaj olarak görüyorum. Bütün markalar bu kadar çok veriyi nasıl daha verimli kullanacağı konusunda çok detayli stratejiler geliştirmeli ve gerekli alt yapıyı kurmalıdır. Günümüzdeki big data teknolojileri özellikle, eskiye nazaran çok daha ucuza, çok daha fazla veriyi analiz etme ve saklama yeteneklerimizi arttırdı. Markalar, her türlü konuşma (pozitif/negatif, objektif/subjektif) konusunda kendilerini rahat hissetmeli ve eskiden erişemedikleri bu tür kaynaklara şimdi ulaşabildikleri için  kendilerini şanslı saymalıdır. Tabii ki bu analiz sonucunda önemli bir amaç da, bu konuşmaları nasıl doğru yönde değiştirebilecekleri konusunda doğru stratejileri geliştirmektir. Bunun bir yolu da özellikle belli konuların ve başlıkların nasıl yayıldığını daha iyi anlayıp, kimlerin diğerlerini daha çok etkileyebildiğini, kimlerin daha çok dinlemeyi tercih ettiğini ve kimlerin paylasmayi tercih ettiğini tespit etmek olabilir. Bu şekilde, çok daha az insana odakli bir şekilde eriserek, doğru mesajlarin yayilmasi ve konusmanin degismesi kolaylastirilabilir.

Sosyal CRM’i kullanarak müşteri kitlesini genişletmek mümkün mü?

Sosyal CRM tanımı gereği paylaşım uzerine kurulmuştur ve paylaşımı seven müşterileri hedefler ve onların paylaştıkları bilgileri aksiyona dönüştürür. Bu yüzden doğru stratejilerle elbette müşteri kitlesini genişletmek mümkün. Tabii doğru kullanılmazsa da aynı şekilde müşteri kitlesini daraltmak da mumkun.  Ancak sosyal CRM’in her marka için  en etkili yöntem olup olmadiği çok iyi analiz edilmelidir. En başarılı teknolojiler bile herkes için  aynı faydayı getirmeyebilir. Sosyal CRM her zaman bütünleşik bir iletisim ve CRM stratejisinin bir parcasi olarak gorulmeli ve bu şekilde kullanilmalıdır.

“En büyük ve kullanışlı sosyal CRM platformu Facebook” gibi bir değerlendirme yapmak mümkün mü? Sosyal kanalların çokluğu marka açısından sosyal CRM’i zorlaştırıyor mu?

Hangi marka için  hangi platformun daha kullanışlı olduğu, markaların hitap ettiği müşterilerin nerelerde olduğu ve hangi kanalları kullandığı ile doğrudan ilişkilidir. Facebook elbette 1 milyara yaklaşan kullanıcı sayısıyla gözardi edilemeyecek bir güç. Ancak herkes için aynı derecede verimli ve etkili bir sosyal kanal olmayabilir. Sosyal kanalların çokluğu veriye dayalı analizin önemini arttırmaktadır. Bunu iyi anlayan ve uygulayan markaların sosyal kanalların çokluğundan fayda sağlayacağını düşünüyorum. Iyi uygulayamayanların ise sosyal CRM’i kendi iş stratejileri için nasıl kullanacakları konusunda biraz daha dezavantajli olacağını soyleyebilirim.

Sosyal CRM’de müşteri segmentasyonunun önemi nedir?

Her pazarlama aracında olduğu gibi Sosyal CRM’de de derin bir pazar ve müşteri ihtiyacı bilgisine dayalı müşteri segmentasyonu en önemli faktörlerden bir tanesidir. Buna dayalı olarak da her müşteri segmenti için değisik bir yaklaşım geliştirilmelidir. Ana hedef aslında her bir müşteriye gore kişisellestirilmis bir deneyimin müşteriye sağlanmasıdır. Gün geçtikçe bu yönde ilerlesek de, bu su an için  neredeyse imkansız olduğu için  ne kadar kişisellestirilebilirse müşteri deneyimi o kadar sosyal CRM’den elde edilecek fayda artacaktır.

Türkiye’de sosyal CRM dünyadaki diğer ülkelerle karşılaştırıldığında ne durumda? Sosyal CRM’den anladığını ve hakkını verdiğini düşündüğünüz dünyadan ve Türkiye’den hangi markalar var?

Markalar bazında konuşmak yerine Türkiye’yi dünya ile kıyaslarsam biraz geride olduğumuz ama çok hızlı bir şekilde dünyayı yakaladığımızı söyleyebilirim. Türkiye’de çok genç ve girişimci bir nüfus var ve o yüzden dijital mecraların büyüme hızı gercekten dunyada parmakla gösterilecek düzeyde. Markalarımızın müşteri memnuniyetinin önemini ve dijital dunyayi benimsemeleri de üst duzeyde. Benim Türkiye’de görecegimizi düşündüğüm en önemli degisiklik, biraz daha odakli ve veri analizine dayali stratejilerin gelistirilmesinin artacagi ve sosyal CRM’in çok daha büyük bir stratejinin bir parcasi olmasi gerektiğinin daha iyi anlasilmasi olacagidir.

Akıllı telefonlar,  tüketicilerin sürekli internette olabilmesi Sosyal CRM’i nasıl etkiliyor?

Akıllı telefonlar tuketicilerin sosyal mecralara erisimini kolaylastirdiği ve lokasyon bilgisini de bildirebildiği için  sosyal CRM’e büyük katki sagliyorlar. Gun gectikce daha çok kullanici artik sosyal mecralara sadece akıllı telefonlar yoluyla erişiyor. O yüzden de markalarin bence mobil kullanicilar için  ayri sosyal CRM yaklaşımlari gelistirmeleri bile düşünülebilir.  Önceden dediğim gibi ne kadar çok analiz edilecek veri varsa, günümüzün giderek akıllanan teknolojilerini de düşünerek, o kadar daha gelişmis sosyal CRM uygulamalari geliştirmek mümkün olabilir.

Sosyal medyada müşteriler sürekli kendileri hakkında bilgi paylaşımı yapıyor. Bunun sosyal CRM’e katkısı var mı?

Bunun katkısı elbette var ancak müşteriler hem bir fayda görmek istiyor bu paylaşımdan, hem de gizlilik ilkelerinden hiç bir markanın vazgeçmesini istemiyor. Bu iki faktöru göz önüne alan markalar sosyal CRM’den en büyük geri dönüşü sağlayabilirler. Önemli olan bu paylaşılan bilgilerin müşteri deneyimini ve memnuniyeti artırmak için  nasıl kullanılacağı.

Sosyal CRM ve geleneksel CRM arasındaki en önemli fark nedir?

Aslında çok büyük bir fark olduğunu söylemenin doğru olduğunu düşünmüyorum, daha çok her ikisinin toplam bir CRM çözümünde 2 ayrı kanal olduğunu düşünüyorum. Elbette hem sosyal müşterinin karakteristik özellikleri, hem akıllı telefonlar sayesinde erişilebilen lokasyon verileri, geleneksel CRM’e gore kullanabileceğimiz verilerin hem miktarini hem de bicimini çok degistiriyor. Bu değişen verilere yönelik yaklaşımlar geliştirmek gerekiyor ve özellikle belli bir yapısı olmayan verileri big data, dogal dil işleme ve akıllı teknolojiler kullanarak işleyebilmeyi de öğrenmek gerekiyor. Ancak esas başarı, sosyal ve geleneksel CRM’in bir arada kullanılması ve iş stratejisini desteklemesi sağlanabilirse elde edilebilir.

Sosyal medya yöneticilerinin sosyal CRM’deki rolü nedir?

Sosyal medya yöneticileri sonuçta bu alanda en ön saflardaki yöneticiler oldukları için  mutlaka önemli bir rol üstlenmektedirler. Özellikle de doğru sosyal mecraların seçilmesi, sosyal müşterilerin ihtiyaçlarının neler olduğunun anlaşılması ve geri dönüşün doğru şekilde yönetilmesi konuları onların sorumluluk alanlarına girmektedir. Ancak her konuda olduğu gibi, kararlarını veriye dayalı veren sosyal medya yöneticilerinin çok daha başarılı ve kilit rol üstleneceğini söylemek yanlış olmaz. Sosyal CRM’in başarı için  pek çok değişik yeteneğin ve rolün bir arada calışması esastır. Bu açıdan hemen hemen organizasyondaki herkesin bir katkısı olmalıdır. Her bir çalışanın hem sosyal mecrada hem gercek hayatta markanın bir temsilcisi olduğu unutulmamalıdır.

Sosyal CRM’in Türkiye’deki geleceğini değerlendirir misiniz?

Sosyal CRM’in onunun açık olduğunu düşünüyorum, eger ki müşterinin saglayacağı fayda ve bilgilerin gizliliği doğru şekilde yönetilebilirse. Akıllı teknolojilerin ve veri analizinin daha da çok Türkiye’de uygulama alanı bulmasıyla da sosyal CRM’in değeri artacaktır. Genç ve girişimci nüfus, yeni fikirler yaratmada ve bunları ticari yarar için kullanmada çok etkili olacaktır. Ayrıca gün geçtikce daha çok yabanci yatırımcının da Türkiye’ye yatırım yaptığını sevinerek gözlemliyoruz. Sosyal mecraları en çok kullanan ülkelerden biri olarak, sosyal CRM gibi buna doğrudan bağlı alanların da hızla gelişecegine inanıyorum.

Yazılma tarihi 4 Nisan 2012

Resim Campaign dergisinden alıntıdır

Mobil İş Çözümleri @ TurkishTime Dergisi

TurkishTime Dergisinin Ekim 2012 sayısında İş Çözümleri konusuna değinildi. Aşağıda derginin 154’üncü sayfasında yayınlanan röportajın tamamını bulacaksınız.

Son zamanlarda iş çözümlerinde “mobil uygulamalar” gündemde. Hemen tüm şirketler mobil ile ilgili yenilikleri yakından takip edip yeni projeler geliştirme peşinde. Ama İş Çözümleri perspektivinden bakarsak neyin mobil olması gerektiği konusunda önümüzde büyük bir soru işareti var.

CRM Danışmanı ve Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi Uğur Özmen ile “İş Çözümleri” üzerine yaptığımız söyleşide, son yenilikleri ve geleceğin trendlerini konuştuk. Farklı ve çözümcü yaklaşımıyla Özmen, geleceğin belirleyicisi olarak sadece yazılımı değil “bilginin nasıl kullanıldığı” gerçeğini önemsiyor. Akademisyen karakteri ile de işin “moda” kısmına itiraz ediyor.

İş çözümleri alanındaki son yeniliklerin kullanımı hakkında neler düşünüyorsunuz?

Yoğun trafikte (makam aracında veya kamu taşıma vasıtalarında) zaman geçirmek için “angry bird” oynamak, blogları veya mesleki yazıları okumak için mobil uygulama gerekiyor. İtirazım yok, aksine destekliyorum.

Bir de işin moda tarafı var. Az sayıda özelliğini kullandığın iPhone, iPad, android cihazlardan alıp, “şirketi uzaktan yönetmek” sevdasında olan üst yöneticiler duyuyorum. İşin ilginç yanı, onlara “tuz alıp koşan” IT yöneticileri de var. Konferanslarda şirketin önemli raporlarını nasıl mobil’e aktardıklarını anlatıyorlar.

Soruyorum onlara: (Meşhur Temel fıkrasındaki gibi) “Sizce mobil şart mıdır?” Önce “çağa uyum, herkes mobil” gibi yanıtlar verseler de, kısa süre sonra şunu kabul ediyorlar. Mobil diye direnen üst yöneticiler sadece bazı (az sayıda) sonuçlara mobil cihazlardan bakıyorlar.

Üç-beş ay sonra, birkaç rapor dışında mobil cihazlardan yararlanılmıyor.

Peki, iş çözümlerinden daha çok faydalanmak için ne yapılabilir?

İş çözümlerinden yararlanamayacak bir sektör aklıma gelmiyor. En çok yararlananlar kimler diye sorulunca: Üst kademelerinde ve IT bölümlerinde “bilgi yönetimi” kavramı en gelişmiş olanlar diye yanıtlayabilirim.

Bilgi ihtiyaçlarını iyi inceleyen, analizini kullanıcılarla tartışan, uygulandığı takdirde ne gibi kazançlar elde edileceği konusunda gerekli desteği tüm departmanlardan alan kurumlar daha çok faydalanıyor.

Birileri, belki çağın gerisinde oldukları için, belki teknolojiden hoşlanmadıkları için, “biz şirkete geldiğimizde buraları hep dutluktu” diye düşündükleri için, vs. bilgi yönetimine katkı sağlamıyorlar. Bazen üst yönetim, onları kırmamak için olayı bekletiyor: “yararlı sonuçları onlar da görecek, şimdilik diğer bölümlerde ilerleyelim” diyor. Bazen de projelerin onlara göre düzenlenmesini istiyor. Böyle olursa, iş çözümlerinden yeterince yararlanılmıyor.

Bizzat üst yönetimin sözle değil fiilen desteklemediği projeler başarısız oluyor. En azından zaman maliyeti çok artıyor. Olumlu sonuçlar gecikiyor.

Bu çözümleri yeni uygulamaya niyetlenen şirketlere ne önerirsiniz?

İş birimleri, kendilerine sunum yapan iş çözümü şirketlerinin sözlerine kanmaya eğilimli oluyor.  Bundan ötürü sadece iş birimlerini suçlamak da doğru değil. Asıl suçlu olanlar, yıllardır iş birimlerinin talep ettiklerini karşılamayan IT ekipleri. Bu IT ekipleri “sizin için en iyisini biz biliriz” sevdasından vazgeçip, iş çözümlerinde pazarlama ve satış gibi birimlerle birlikte çalışmadıkları için, iş çözümü yazılımcılarının güzel sözlerine kanıveriyorlar.

İş birimleri yeterince tecrübeli olmadıklarından (bir de “rekabet duymasın” diyerek) gerekli araştırmaları yapamıyorlar. IT’ye danışamıyorlar, zaten (yukarıdaki nedenlerden) IT’siz bir şeyler yapmaya çalışıyorlar.

O iş kolunda ne kadar verimli olup olmadığı, satın alınan yazılımı hayata geçirirken farkediliyor. Parası çoktan ödenmiş olduğu için, vaz geçilemiyor da… Doğru olmayan çözüm, şirketlerin eline (hatta cüzdanına) yapışıyor.

İş çözümlerinin ne karar yaralı olabileceğini anlayan şirketlere önerilerim şunlar:

  1. Önce IT ekibinin ego’sunu bırakmasını [1] sağlayın. IT var olmadan önce de pazarlama, satış, üretim ve finans departmanları vardı. Görevi kolaylaştırmak olanların [2] yön verir konumuna gelmesini engelleyin.
  2. Pazarlama, satış, üretim ve finans departmanlarının IT ile birlikte nasıl çalışması gerektiğini öğrenin. Hayata geçirin.
  3. İş çözümü şirketlerinden en az 5 – 6 tanesini dinleyin. “Zamanımız yok, kaynaklarımız kısıtlı” diyenlerin pişmanlıklarının ve uyarlama için harcadıkları zaman ve kaynakların maliyeti daha fazla oluyor.
  4. En beğendiğiniz iki çözüm için geçici süreli lisans alın. İkisini birden birkaç ay deneyin. (“Zaman ve kaynak” konusu burada daha da geçerli) Yanlış kararın maliyeti, rakibe imrenerek bakmak, veya birbirini suçlamaktan çok daha fazla olabilir.
  5. İlgili tüm kullanıcı grupların katkısını almayı unutmayın.

İş çözümleri sektöründe geleceğin trendlerini neler belirliyor? İş dünyasını ne gibi yeni çözümler bekliyor?

Gelecekte, bilgiyi yönetmenin bir yazılım işi olmadığı daha fazla anlaşılacak. Asıl becerinin bilgiyi anlamlandırmak, doğru yerde kullanmak, doğru kişiye doğru zamanda ulaştırmak olduğu öğrenilecek.

Başarılı şirketlerin kendileri için ürettikleri iş zekası çözümlerini aynı sektördekilere, hatta rakiplerine satacaklarını düşünüyorum. Zira, bilgiyi yönetmek ile yazılımın ilişkisi olmadığını diğer şirketler anlayana kadar, onların sırtından para kazanacaklar.

Eğer bu fikir size çok garip geldiyse, TV’deki yemek programlarını düşünün. Ünlü lokantaların şefleri neden her yemeği nasıl yaptıklarını, içine ne koyduklarını anlatıyorlar? Neden bunları öğrenen birinin yarın kendilerine rakip olacağını varsaymıyorlar? Ustalığın, araç ve malzemeden fazlası olduğunu bildikleri için – mi acaba?

Konu Ağları

Sosyal CRM sohbetlerinde konu ağları (topik networks) sıkça üzerinde durduğum unsurlardan biridir.

20 Ekim 2012 Cumartesi günü Kadir Has Üniversitesi – Sosyal Medya Akademisi’ndeki Sosyal CRM dersinde “neden ağ analizi gerektiğini” anlattım, birkaç örneğini gösterdim [1] , alınacak dersleri aktarmaya çalıştım.

Bu konuda çalışma yapanlar olduğunu ve bir-iki gün içinde onları yazacağımı söylemiştim.

 

Konu ağları (topik networks) denildiğinde öncelikle Burak Arıkan‘ı [2] izlemek gerekir.  Birçok şehirde, farklı onlarca konuda yaptığı çalışmalar, sadece bilimsel değil sanatsal olarak da değerlidir.

Sosyal CRM ile ilgilenip, Burak Arıkan’ın çalışmalarını [3] izlemiyorsanız büyük hata yapıyorsunuz. Ne kadar çok konunun bu şekilde ele alınabileceğini görmek, markanız veya ürününüz açısından sizlerde yeni ufuklar yaratabilir.

Burak Arıkan genelde yurtdışında bulunuyor. İstanbul Tasarım Bienali’ndeki eserlerini de [4] blogunda görebilirsiniz.

.

Türkiye’de de konu ağları için çalışmalar başladı.

Girişimcilerle sohbet toplantıları sırasında tanıştığım Patternix [5] , İstanbul Moda Haftası (Istanbul Fashion Week 2012) konulu twit’ler üzerine bir çalışma yaptı. Bu çalışmayı kısa (3:07′lik)  bir video şekline getirmişler.

Teknolojiklet.com’da [6] ise, bazı olgu veya etkinliklere ait RT edilen Twitter kullanıcıları ve hashtag’lere ait bulutlar var.

Her iki çalışma (ağlar ve bulutlar) gerek markalar, gerekse ajanslar için çok faydalı bir hizmet.

Rakamsal ifade edilebilecek unsurların görselleştirilmesi güzel. Kişi veya hashtag bulutları da yararlı. Ben yine de konu ağları taraftarıyım.

Konuların Twitter ile sınırlı kalmayacağı, bloglardaki taglar, alıntılar, referanslar ile daha da yoğunlaşacağı günler yakın.

Konu ağları iyi değerlendiğinde,

  • hangi konu/etkinlik için hangi blogger’ların çağrılmasının markaya daha yararlı olduğu,
  • hangi blogger’lara özel – farklı içerik sunmanın anlamlı olduğu,
  • hangi kelime veya kavramların kullanılması durumunda iletişimin hızının ve benimsenmesinin arttığı,
  • vs (işinize uygun sayısız bilgi ve/veya yönlendirme) …

gibi çıkarımlar elde edilebiliyor.

Gerisi size kalmış.

 22 Ekim 2012

Resmi Belge sayesinde CRM Dersi

13 Ekim 2012 Cumartesi günü saat 15.08’de 444 25 25‘ten arandım. Akbank’ın Dış Aramalar Ekibi’nden Merve hanım ile konuştum.

Bankaların ve GSM operatörlerinin telefonla söylediklerinin anlamlı teklifler olmaması konusunda ağzım yandığı [1] için 444 25 25’i görünce kalem-kağıt hazırladım, telefonu açar açmaz hemen saati ve çağrı merkezi görevlisinin ismini yazdım.

Merve hanım – hepimizin bildiği “güvenliğiniz için kayda alınmaktadır” cümlesinden sonra – ayda 9 TL karşılığında sayısı kaç olursa olsun tüm kredi kartlarına kayıp ve çalıntı sigortası olduğunu, başka bankalardan kartım olup olmadığını sordu.

O sırada aklımdan şunlar geçti:

Akbank, müşterilerinin başka hangi bankalardan kredi kartı olduğunu öğrenmek istese neler yapar.

Önce, maaşını Akbank üzerinden alıp, başka bankalara kredi kartı ödemesi gönderen müşterilerini saptar. Bunların aylık ortalama kredi kartı harcamasını bulur. Ne kadarının Akbank kredi kartıyla, ne kadarının diğer banka kartlarıyla yapıldığını hesaplar. Eğer kârlılığını artıracaksa, tüm alışverişinin kendi üzerinden yapılması için teklif sunar.

İkinci aşamada maaşını Akbank üzerinden almasa da, Akbank’daki hesapları üzerinden diğer bankalara kredi kartı ödemesi yapanlara da benzer teklifler uygulanır.

Benim gibi, Wings kredi kartı dışında Akbank ile hiçbir ilişkisi olmayanlar daha karmaşık bir durum oluşturur. Onların diğer kartlarını öğrenmenin en iyi yolu, gönüllü olarak söyleyecekleri bir ürün / teklif hazırlamaktır.

Tüm kartlara sigorta gibi bir asistans hizmeti teklifi bu bilginin elde edilmesini sağlar.

Ben de olsam bu teklifi yapardım. Önce kredi kartı harcamasını modelleyip [2] , müşterinin başka varlıklarının neler olabileceğini çıkartır ve olası kâr – verim analizini yapardım. Sonra da, (potansiyel kârlılık doğrultusunda) hizmetin gerçek fiyatı ayda 9 TL’nin üzerinde olsa bile bir kısmını karşılar böylece  bilgiyi almaya çabalardım.

“Başka bankalardan kartım olduğunu, ama hangi bankalardan olduğunu söylemeden önce Akbank’ın Wings kartına nasıl bir sigorta yapacağını öğrenmek istediğimi” söyledim.

Merve hanım anlatmaya başladı. “Bana telefonda söylemek yerine, sigorta kapsamını e-posta adresime göndermesini” istedim.

“Onaylamadan göndermeyiz” dedi. (Bu konuda görüşümü kişisel blogumda yazdım [3] )

Sosyal mecraların sadece şikayet mercii olarak kullanılması [4] , değerini artırmaz, aksine düşürür. Çok sayıda sözlük ve şikayet sitesi var zaten. Bu nedenle blogumu devamlı şikayet için kullanmak istemem. Blogumda yazmamın nedeni, bu yazıdaki gibi CRM ve CEM dersi alacak çok sayıda noktanın olmasıdır.

Israrlarıma rağmen olumlu yanıt alamayınca telefonu kapadım. Durumu kişisel blogumda yayınladım [3] .

Twitter’da da bağlantı verdim.

Hemen yankı buldu.

Akbank Destek’ten gelen mesaja yanıtım şöyle:

Usta CRM’ciler şunları düşünmeli:

– Müşteri temsilcisi beni telefonla aradığına göre, iletişim numaram Akbank’da var. Günü ve saatini de yazmış olduğuma göre, kendi kayıtlarındaki Uğur Özmen’in ben olduğumu bulmaları gerekir.

– Ek olarak, kredi kartı ekstresini e-posta adresime gönderdiklerine göre, e-posta adresim de kendilerinde var.

– Benim şikayetim onlara başka fırsatlar da veriyor. Twitter’daki @ugurabi’nin ben olduğumu görebiliyorlar. Kişisel blogumdaki yazıya referans verdiğime göre, ugurozmen.com’un bana ait olduğu da belli.

– Twitter ile Friendfeed bağlantısı sayesinde orada da yayınlandı. İzleme (tracking) araçları sayesinde görüp, eşleştirme yapabilirler.

– Veri’den Bilgi’ye Yolculuk 3 [5] yazısındaki gibi bir yapı oluşturabiliyorlar.

– Zaten Müşteri no, Adı, Soyadı, e-posta adresi, GSM no gibi bilgiler kayıtlarında vardır. Ek olarak sosyal medya bağlantıları da eklenmeli.  (Özellikle de yakın gelecekte vazgeçilmez olacak Sosyal CRM‘de kaybetmemek için…)

Yakın geçmişte Ercüment Büyükşener [6] bahsetmişti. Bir şikayetinden sonra telekom operatörü “DM ile iletişim numarasını” istemiş.

Aradan 3 – 4 ay geçmiş. Ercüment Büyükşener yine şikayetini yazmış. Telekom operatörü yine DM ile iletişim numarasını istemiş.

Bu hatanın tekrarlanmaması için, yukarıdaki yapı kurulmalıdır. İstenirse, her bir sosyal mecradaki izleyici sayısı gibi bilgiler de eklenebilir.

 

Not: Sosyal mecralarda 30+ kere beğenildi ve paylaşıldı. Ayrıca Facebook’da [7] yorumlandı. Akbank’dan yanıt veya bir aksiyon gelip gelmediğini merak edenlere… OLUMSUZ.

14 Ekim 2012

 EKLEME: 15 Ekim 2012 öğle saatlerinde Akbank’dan aradılar. “İtirazımın haklı olduğunu, bu konuda çalışma başlattıklarını, 2013 yılından itibaren poliçe ve teklif arasında ayrım yapacaklarını ve teklifi müşteriye yazılı olarak ileteceklerini” belirttiler.

Bekleyip göreceğiz.

Müşteri tanıma ekranları

2001 yılıydı. Siebel’in [1] önayak olduğu CRM dünyasında müşterinin tekil görüntüsü (single customer view) konuşuluyordu.

Tek bir ekranda müşterinin gerekli tüm bilgileri yer alıyordu. Adı soyadı, yaşı, cinsiyeti, mesleği, şirketle ilişkileri, satın aldıkları, vb… Tüm şirket, aynı ekrana bakıyor; aynı bilgileri görüyordu. Kavram çok methediliyordu.

Bu ekranı ilk gördüğümde bir şeylerin yanlış olduğunu düşündüm. Neden tüm şirket aynı bilgilere ihtiyaç duysun ki… [2] Kredi birimleri satınalma ve ödeme davranışlarını görmek ister; operasyon birimleri sevkiyat ve iade tarihçesini; pazarlama ise son dönemlerde satınaldığı malları, tüketim sıklığını, vb…

Ekranlar kapı büyüklüğünde olmadığına göre, tüm departmanlara gerekli bütün bilgiler tek ekrana sığmaz. Bu durumda en gerekli bilgiler ekrana koyuluyordu. Bize gelen danışmanlar bile herkesin göreceği TEK EKRAN üzerinde durdular.

Ayrı öncelikleri ve ihtiyaçları olan bölümlerin aynı ekrana bakması fikrine hiç ısınamadım. Yönettiğim projede müşterinin tekil görüntüsü ekranlarını tüm şirket bazında değil departmanlar [3] bazında uygulamaya çalıştım.

İlk olarak şube ekranlarını tasarladık. Bireylerin nadiren 6 – 7 ayrı hesapları oluyor. Oysa küçük KOBİ’lerin bile  8 – 10 hesapları oluşuyor. Müşterilerin öncelikleri ve bankayı arama, bankaya gelme nedenleri de farklılaşıyor. Dolayısıyla Bireysel ve Ticari Bankacılık’ın farklı ekran bilgileri oldu.

Sonra çağrı merkezi ekranlarına [4] eğildik. Müşteriler banka şubesine “param geldi mi?, havalem gitti mi? Hesapta şu kadar para var mı?” diye soruyorlar. Kredi kartı için şubeyi hemen hiç aramıyorlar. Oysa çağrı merkezinde asıl konu kredi kartı. Diğer konular madiren gündeme geliyor.

Çağrı merkezi ekranlarını kredi kartı ağırlıklı olarak tasarladık. Sonra diğer departmanların ekranları için gerekli bilgi setini oluşturmaya başladık.

O yıllarda “müşterinin tekil görüntüsü ekranları departman bazında farklı olmalı” diye ingilizce CRM sitelerine yazsaydım, fikri ilk ortaya atanlardan biri olarak anılacaktım.

Eğer bir yazılım satıcısı TEK EKRAN GÖRÜNTÜSÜ derse, sakın kabul etmeyin. İşiniz kolaylaşmaz, zorlaşır.

Web Form Tasarımı üzerine

Web analizi ustası Sibel Akçekaya [1] idefix’den [2] kitap almaya niyetlenmiş. İzlenimlerini yazmış [3] .

İstanbul Bigi Üniversitesi’nde verdiğim CRM dersinde bir ödevin konusu olacak güzel bir uyarı ve öneri demeti. Sibel hanımın yazısı [3] mutlaka okunmalı.

 

Bana da çok danışılan konulardan biri  “müşteriye hangi bilgilerini soralım”dır. Çoğunlukla, “Siz neleri öğrenmek istiyorsunuz?” diye sorarım. Daha önce yazdığım gibi [4]  tuttuğu takımdan ayakkabı numarasına kadar her şeyi öğrenmek isterler.

Yanıt ne olursa olsun “Niye o bilgiyi öğrenmek istiyorsunuz? Öğrenince ne yapacaksınız?” diye devam ederim.

Anlaşılan idefix  de aynı hatayı yapmış. Müşterinin paylaşma niyetini bilmeden tüm bilgileri istemiş.

Sibel Akçekaya da haklı olarak soruyor

Mesela benden neden mezun oldugum üniversitenin ismi isteniyor. Bu hangi pazarlama aktivitesi ya da hedefleme için kullanılacak? Peki ben yurtdışında üniversite bitirdiysem, ki durum bu, Idefix’den kitap alamayacak mıyım?

Daha önce internetten alışveriş yapıp yapmamış olmam neden önemli?

Idefix’e nasıl ulaştınız sorusu neden? Google Analytics’de zaten görmüyor muyuz ziyaretçi kaynağını?

Aylık gelirimi neden sana söylememi istiyorsun? Bu çok özel bir bilgi.. Neden kitap almak icin aylık gelirim soruluyor anlamış değilim.

Aynı şekilde medeni halim ile nasıl bir pazarlama aktivitesi düşünüşüyor? Dul isem, bana “Dul yıllarınızı harika geçirmenin yolları’ adlı  kitap önerileri mi yollayacaksınız? Amaç ne?

Bu cümleler her şirketin yapması gerekenleri sorguluyor.  Müşteriye bir bilgiyi sormadan önce, bu bilgiyle ne yapılacağına dair senaryolar olmalı.

Sibel Akçekaya verileri elde etmenin yolunu da gösteriyor.

Üyelik ve satış formlarınızı lütfen çok kısa tutun. Pazarlamada işinize yarayacak bilgileri daha sonra başka bir yöntem ile edinmeye çalışın. Hedefleme yapmadan önce zaten belli oranda müşteri kazanıp onlara satış yapmanız gereklidir. Müşterileriniz bu tür formlarla korkutur ve kaçırırsanız ne yazık ki istediğiniz bu satış potansiyeline ulaşamazsınız.

İşinize yarayacak bilgilerin daha sonra nasıl elde edeceğiniz konusunda bazı örnekleri şu yazılarda [5] , [6] , [7] , [8] , [9] bulabilirsiniz.

Hata bile yapsanız [10] öğrenecek bir şey bulabilirsiniz.

Unutmayın ki eksik bilgiyle tahmin yapılabilir. Ancak yanlış veya bozuk bilgi ile düzgün hiç birşey yapılamaz [11] . Müşteriyi kızdıracak, küstürecek anlamsız teklifler yapılır. Size sorulduğu zaman doğru yanıtlamayacağınız soruları neden başkasına soruyorsunuz?

İşte bu nedenle veri’yi bilgi’ye dönüştürmek isteyen şirketlerde veri hikayecisine [9] ihtiyaç var.

Resim Minority Report filminden alıntıdır.