Yönetim Bilgi Sistemi

Anadolu Üniversitesi Yayınları’ndan çıkan Yönetim Bilgi Sistemi isimli kitapta ”CRM ÜZERİNE ANLAMSIZ SORULAR… VE YANITLARI” yazım internet siteme referans verilerek yer almış.1 2

Sevgili Oğuz Filizfidanoğlu söylemişti. Sonra da kitabı gönderdi. Kitapta, eşim Şule Özmen’in E-Ticaret kitabından alıntılar da var.3 4

Bir yazımın hiç değiştirilmeden ders kitabına kaynak malzeme olmasına çok sevindim.

Hem kitabı yazan öğretim üyelerine, hem de Oğuz Filizfidanoğlu’na teşekkür ediyorum.

Kitabın künyesi:

TC ANADOLU ÜNİVERSİTESİ YAYINI NO: 1913
AÇIK ÖĞRETİM FAKÜLTESİ YAYINI NO: 998

Yazarlar:

  • Prof.Dr. Mehmet Şahin
  • Doç.Dr. Senem Besler
  • Doç.Dr. Hatice Zümrüt Tonus
  • Doç.Dr. Barış Baraz
  • Yard.Doç.Dr. Adnan Sevim
  • Yard.Doç.Dr. Arman Aziz Karagül

Yayım yeri ve tarihi:

  • Eskişehir – Haziran 2009

 

 

Veri kalitesi

Analitik konusunda yetkin biri, istatistik ve modelleme bilgisini kullanır, eksik verilerden de anlam çıkarıp doğru tahminler yapabilir.

Yanlış veya bozuk veri ile hiçbir iş doğru yapılamaz.1

Gerek müşteri odaklılık konulu yazı dizisinde, gerekse çağrı merkezi performans ölçümleri hakkındaki yazılarımda defalarca sözünü ettim.2 3 4 5

Hedefleri doğru koymazsanız, müşteri odaklı olamazsınız. Veri toplamasını beklediğiniz elemanlar sizi (ve kurumunuzu) kandırır.

Çok bilgi almak için daha fazla zorunlu saha yaparsınız, onlar da bilmedikleri isimleri ve tarihleri boş bırakmak yerine yanlış girer. Yani, para ödeyerek yanlış bilgi satın alırsınız.

Veri ambarınızda,

Feride, Ayla, Cahide, Bestegül, Neriman isimli erkekler,

Abdurrahman, Niyazi, Kazım, Hasan, Seyfettin isimli kadınlar varsa:

 

Ve eğer,

Orta yaş üstündeki kilolu kadınlar için giysi üreten modaevinin mesajlarını bana gönderiyorsanız; bir de anneler günümü kutluyorsanız:

 

Benden bir kuruş bile kazanamazsınız… Ayrıca, analitik ile rekabette sınıfta kalırsınız.

Analitik ile rekabet, İş zekası konferansı’ndaki konuşmamın konusuydu.

 

Bilgi yolculuğu üzerine

15 Eylül 2010 günü 2 etkinliğe katıldım. İlki SAS ve Teradata’nın çözüm ortaklıklarını anlattıkları konferans idi.1

Diğeri 20 + yıldan beri doğru ve kararlı yürüyüşüne şahit olduğum Onur Alver’in şirketi Verisoft’un ödeme sistemleri ve sadakat konusundaki semineri.2 3

Önümüzdeki günlerde, her ikisinde aldığım notlardan bahsedeceğim.

İlk toplantıda (ki ben de konuşmacıydım)  SAS ve Teradata, bilgi yönetimi yolculuğunda birbirini tamamlayan faaliyetlerini birleştirdiklerini açıkladılar. “Veri ambarında analitik” (in-database analytics) kavramının üzerinde durdular.

Bu noktada 2 önemli kanaatim var.

1 – Her iki kurumun da müşterisi olup, başarı öyküsü yaratan firmalar, zaten bu birleştirmeyi yapmışlardı. Bu iki kurumun güçlerini birleştirmeleri, bundan sonra müşterilerin veri’den bilgi’ye ve karar vermeye giden  sürelerini ciddi olarak azaltacaktır.

  • Alınacak ders: Müşterileriniz sizin yazılımlarınızla birlikte başka kurumlara ait yazılımları kullanarak başarı öyküleri yaratıyorlarsa, kimlerle stratejik iş ortaklığı yapmanız gerektiğini biliyorsunuzdur. Piyasa doğrusunu öğretir. Diğer seçenekleri boş yere zorlamayın.

2 – Web 3.0 konuşmaya başladık. Hız çok daha önemli oluyor. Veriyi alıp değerlendirmek, işlemek, modellemek ve sonuçlara göre karar vermek için süreler 2 tıklama arasındaki zaman düzeyine inecek. Dolayısıyla  “veri ambarında analitik” (in-database analytics)  bir bilgi yönetimi standartı haline gelecek.4

  • Alınacak ders: Kurumlar bilgi yönetimine yatırım yapmalı. Aksi takdirde, internet sayesinde kapandığını sandığımız küçük-büyük farkı  yeniden açılıverir.

 

 

Konuk konuşmacılar için

Öğrencilerin sadece kuramsal eğitim alması MBA’in mantığına aykırıdır. Gerçek hayat uygulamalarını öğrenmeleri gerekir. Bu amaçla, her dönem derse CRM uzmanlarını veya CRM yazılım şirketlerinin  temsilcilerini çağırıyorum.

Önceden uyarıyorum. Amacımın sınıfa gerçek uygulamaların aktarılması olduğunu söylüyorum.

  • “Çağrı merkezi ekranlarının ne kadar kolay hazırlandığını, ne kadar çabuk değiştirildiğini, yeni unsurlar eklemenin artık hemen yapıldığını, her kampanya için ekran tasarlanabileceğini, vb…  anlatın. Kendi reklamınızı yapmaya çalışmayın.” diye rica ediyorum.

Buna rağmen aynı hataları yapıyorlar. Gelip ilk 20 dakika kendi şirketlerini anlatıyorlar. Böylece öğrencilerin en dikkatli oldukları zamanı, katma değer sağlamayan şeylerle dolduruyorlar.

Ne anlattığımı, nasıl bir öğrenci istediğimi “CRM dersinde ne anlatıyorum” ve “Nasıl bir öğrenci…” yazılarında belirtmiştim.1,2

Nasıl sunumlar istediğimi de yazmaya karar verdim. Üstelik sunumlar konusunda en bilinen kuruluştan, TED TALKS’dan referans alacağım.3 Az değişikliklerle birlikte listeliyorum:

 

1 – Öğrencilerin CRM konusundaki bilgi birikimini artırmayı amaçlayın.

2 – Öğrencilerin “Vay be! Bu da yapılıyormuş demek ki.” diyeceği ilham verici, ufuk açıcı uygulamalarınızı gösterin. Harcı alem olmuş uygulamaları zaten ben anlatıyorum. Siz ufuk ötesini paylaşın. Dünyadaki en yeni uygulamalarınızı, en son teknolojilerin iş hayatına yansımalarını anlatın.

3 – Karmaşıklığı yalınlaştırın. Sadece uzmanların anlayacağı kelimeleri, kısaltmaları kullanmayın. Anlattıklarınız konusunda örnekler verin. Sunduğunuz yapının, bilginin, teknolojinin sınıfça anlaşılmasını sağlayın.

4 – Markanızı veya şirketinizi satmayın. Zaten sunumun her sayfasında isminiz geçiyor. Eğer anlattıklarınız “Vay be!” dedirtirse, öğrencilerin gözünde reklam yapmadan öne çıkarsınız.

5 – Öğrenci deyip geçmeyin. MBA öğrencilerinin birçoğu çalışarak okuyan kişiler. Yakın gelecekte bir şirkette orta – üst yönetim koltuklarında oturacaklar. Onlara hak ettikleri değeri verdiğinizi görsünler.

6 – Destekleyici malzeme getirin. Başarı öykülerinizi içeren broşürler (veya internet linkleri) onların işine yarar. Sizin markanızı unutmamalarını da sağlarsınız.

7 – Zamanında gelin. Biliyorum, İstanbul’da trafik her zaman yoğun. Özellikle bizim (19.00 – 21.00 arasındaki) derslerimiz başlamadan hemen önce… Lütfen bunu düşünün. Erken gelmenizin sakıncası yok. Öğrencilerle sohbet edersiniz.

8 – Zamanında bitirin. Sizin on yıllar boyunca öğrendiklerinizi öğrenciler 1 veya 2 saat içinde öğrenemezler. Ama bu süre içinde CRM’in bir konusunu etraflıca anlamalarını sağlayabilirsiniz.

9 – Feedback almaya çalışın. Anlattıklarınızın anlaşılıp anlaşılmadığını kontrol edin. Sorular sorun. İnteraktif olmaya çalışın.

10 – Prova yapın. Prova sırasında kendinize karşı acımasız olun. Bu cümle anlaşılır mı? Bu örnek yeterince açık mı? Kendinizi sınayın. “Hah, şimdi oldu!” dediğinizde öğrenciler sizi çok takdir edeceklerdir.

 

 

 

RFM’in M’si

CRM’in önemli ölçüm kavramlarından olan RFM (Recency – Frequency – Monetary) üzerine  önce  F’yi anlatmıştım.1 R’yi sonrasında anlattım.2 Alışveriş sıklığı’ndan (F) başlamamızın nedeni,  alışveriş tarihinin yakınlığı (R)’nin, bu kavramın bir türevi olması. Sırada M parçası var.

Sırayla:

  • Recency (alışveriş tarihinin yakınlığı)
  • Frequency (alışveriş sıklığı)
  • Monetary (alışveriş cirosu)

Müşterinin sizin için harcadığı parayı bulurken, bir zaman birimi kullanmak zorundasınız. RFM‘in kendi içinde tutarlı olmasını sağlamak için alışveriş sıklığı için (F’de)  kullandığınız zaman birimin kullanmanızı öneririm.

Alışveriş sıklığını (F) sezon başına almışsanız, sezonluk harcama tutarını; eğer yıllık sıklığı almışsanız, yıllık müşteri cirosunu M ölçeğine koymalısınız.

RFM çalışmalarının hepsinde olduğu gibi, M’de de müşteri tecrübesinin uygulamaya yansıtılması çok önemlidir. Şöyleki:

  • Önce ortalama müşterinin ne kadar para harcadığına bakarsınız. Bu sizin 3’üncü derecenizi belirler.
  • “Her şeyini bizden alır” dediğiniz müşteri sizin dükkanlarınızda ne kadar para harcayabilir diye düşünmeniz gerekir. Bu sizin 5’inci derecenizi belirler. Büyük ihtimalle 3’üncü dereceye belirlediğiniz tutarın iki katından çok daha fazla bir miktar bulursunuz.
  • Bir kere uğramış, birşeyler almış ve sonra hiç gelmemiş kişileri de 1’e koyacaksınız. Dolayısıyla, genelde bir defalık alışverişin ortalama tutarı da sizin 1’inci derecenizdir.
  • Aralıkların eşit olması gerekmez. Zaten aşağıdaki örnekte göreceğiniz gibi eşit olamaz.

Örnek: Yapı malzemeleri ve mobilya satan perakendeci için bulduğumuz alışveriş cirosu (M) sonuçları şu şekildeydi

M = yılda

  • >5000 TL                5
  • 2500 – 5000 TL   4
  • 500 – 2500 TL      3
  • 250 –  500 TL         2
  • 250 TL >                  1

Daha önceki RFM yazılarında [1] , [2] vurgulamıştım. Burada tekrar hatırlatayım. Müşteri tecrübesinin bir yansıması olduğu için, ilk başlangıçta tüm firma için tek bir RFM yapsanız bile, zamanla her segment için ayrı RFM yapmanız gerektiğini görürsünüz.

RFM çalışması sırasında (ki en azından tam bir gününüzü  alacağına kuşkunuz olmasın) başka ölçütlere ihtiyaç duyduğunuzu görebilirsiniz.

Bir çalışmada, ortalama işlem bedeli (ticket value) için de ölçüt geliştirmemizin gerekli olduğunu görmüştük. Yani o firma için RFM-T ölçütü geliştirildi.

 

 

CRM ≠ puan, kupon, indirim, taksit

“Bir CRM projemiz var” diyorlar. Anlatıyorlar:

  • Müşteriler her satın aldıklarında puan toplayacaklar. Puana göre onlara bazı hizmetlerde indirim yapacağız.
  • Müşterilere kupon göndereceğiz. 100 liranın üstünde alışveriş yaptıklarında “10 lirası bizden” kuponunu kullanacaklar.
  • Müşteriyi arayacağız. “Eğer şu programa geçerseniz, her ay 55 – 60 TL yerine sadece 35 lira ödeyeceksiniz” diyeceğiz. Böylece bir yıl daha bizimle kalmasını garanti edeceğiz.

 

Sadakat nedenleri yazısında vurgulamıştım. Bunlar müşterinin tekrar gelişini artırmak için girişimler olabilir. Ama sadakat yaratmaz.1

Üstelik, örnekteki gibi yanlışlarınızı abartıp şirketinize zarar bile verebilirsiniz. Müşteri odaklılık “gerçek CRM” kavramını anlamakla başlar.  Bir’e bir müşteri seviyesine inme potansiyeli olmayan işler, CRM değildir. 2 3

Sadakat deyince, berberinize veya kuaförünüze neden sadık olduğunuzu düşünün. İndirim verdiği, kupon gönderdiği, her gittiğinizde topladığınız puan sistemi olduğu, fiyatı ucuzlattığı için mi?

Başka şeyler mi yapıyor acaba?

 

Müşteri kaybı’nın engellenmesi

Müşteri kaybı her şirketin dikkat etmesi gereken konulardan biridir. “Yeni müşteri kazanmak, mevcut müşteriyi elde tutmanın 9 katı maliyetlidir” cümlesini hepimiz biliyoruz. (Çalıştığım birçok yerde bu hesabı yaptım. 9 katı oldukça iyimser bir önerme. Birçok yerde yeni müşteri kazanımı, mevcut müşteriyi elde tutmanın 15 katı maliyetlidir.)

Pazar payını korumak, hatta ileriye götürmek için, mevcut müşterilere eğilmenin daha verimli (az maliyetli) olduğundan yola çıkarak, müşteri kaybının engellenmesini inceleyeceğiz.

Ek bilgi: Müşteri kaybına son zamanlarda “churn” denmektedir (yayıkta sallamak anlamındadır). Önce bir GSM operatöründen diğerine geçme için kullanılırken şimdi sektör gözetmeksizin rakibe kaçan tüm müşteriler için kullanılmaya başlanmıştır.

Bir kayıp azaltma çalışması, önce aktif müşteri, inaktif müşteri, kayıp müşteri gibi tanımların yapılması ile başlar.1

Kayıp kavramı sektörler arasında değişen bir kavramdır.

İşyerinizin yakınında bir lokantaya 3 – 4 haftadır gitmiyorsanız, muhtemelen sizi kaybetmiştir.  Kış sporları konusunda uzman bir mağaza ise, 2’inci yılda da gitmeyince…

Kayıp kavramı yanında 2 kavram daha taşır. Aktif ve inaktif müşteri…

  • Müşteri önce aktiftir. Bizden alış-veriş yapıyordur. Onu tanırız vb.
  • Sonra inaktif olur. Bize her an uğrayabilir, ama pek sık gelmiyordur. İçimizde bir umut vardır.
  • Sonra artık hiç gelmemeye başlar. Artık onu kaybetmişizdir.

Tanımların detaylarını başka yazılarda göreceğiz. Bu yazıda sadece kayıp konusuna eğiliyoruz.

Daha önce müşterimiz olup, bizimle anlamlı süreden beri hiç ilişkisi olmamış müşterileri kayıp diye niteleyebiliriz.

* * * * * * *

Müşteri kaybının engellenmesi konusunda en önemli veri kaynağı, kaybettiğimiz müşterilerdir. Onları telefonla ararız.

“Daha önce bizimle çalışmıştınız. Sizi kaybetmemize neden olan hatalarımızı düzeltmek istiyoruz. Sizi küstürmemizin nedenlerini bizimle paylaşır mısınız?” diye müşterilerimize sorarız.

Zaten kaybettiğimiz müşteriler, samimi olduğumuz takdirde, bize düzgün feed-back bilgileri vereceklerdir. Sakın ola ki, daha ucuza getirmek için müşterilere internetten dolduracakları bir anket göndermeye kalkmayın. Kayıp azaltma projesine, kaybetmiş olarak başlarsınız. Benden söylemesi…

Hemen aklınıza “Kaç tane görüşme yapmalıyız?” sorusu gelecektir. Müşterilerin yanıtları birbirlerini tekrar etmeye başlayınca (yani terk nedenlerinin hemen hepsini öğrenince) aramayı sonlandırabilirsiniz.

Sonra içeri dönüp, terk nedenleri konusunda çalışmaya başlarız.

Önce bir sınıflama yaparız:

  • Elimizde olmayan nedenler,
  • Bizden kaynaklanan nedenler.

Elimizde olmayan nedenler şunlar olabilir:

  • Müşterinin evinin veya işyerinin taşınmış (artık yolu üzerinde değiliz, bu nendenle bize uğramıyor),
  • Belediye sokağı kazdığı için girilemiyor,
  • Müşterinin yaşam tarzı değiştiği için artık ona hitap etmiyoruz (hastalık geçirmiş, artık bizim lokantamızdaki yiyecekler ona uygun değil, o sporu yapmasını doktor yasaklamış vb).

Bizden kaynaklanan nedenler:

  • Elemanlarımız nazik değil,
  • Elemanlarımız güncel bilgiye sahip değil (özellikle sürekli yeni ürün çıkarılan her sektör için geçerli),
  • Yenilikleri takip edememişiz,
  • Çok fazla SMS, e-posta gönderiyoruz,
  • Fiyatlarımız hizmet kalitemize uygun değil.

Bizim dışımızdakileri şimdilik sonraya bırakıp, bizden kaynaklanan nedenlere odaklanırız.

Bu odaklanma iki farklı yöntemle yapılır:

1 – Operasyonel Önlemler: Müşterinin terk etme nedenleri düzeltilmeye çalışılır.

“Yarını kurtarmak” isimli yazımda ABD’de yapılan bir araştırmaya dayanarak müşteri kayıp nedenlerini belirtmiştim.2

  • %68 Kötü tecrübe
  • %17 Ürün
  • %10 Fiyat
  • %5 Diğer nedenler

Kötü tecrübeyi nasıl tanımladıklarını da “Kötü tecrübe” isimli yazıda vermiştim.3

  • %41 Doğru kişiye ulaşamama
  • %26 Ciddiye alınmama
  • %20 Kaba çalışanlar
  • %13 Geç yanıt

Operasyonel önlemler, bu eksikleri gidermemize yarar. Elemanlara eğitim verilir, süreçler düzeltilir…

2 – Analitik önlemler: Bizi bırakan müşterilerin terk etmeden önceki davranışları analiz edilir. Ne zaman şikayet etmişler, şikayet öncesi ve sonrası davranışlarında ne gibi değişiklikler olmuş vb. Müşterilerin bizi bırakmadan önceki davranışlarını saptarız. Benzer davranışlardan, çeşitli  model patikalar çıkartırız.

Bu davranış patikasına uygun eğilimde olan müşterilerin bizi terk etmek üzere olduğunu anlarız. Onlar için alacağımız önlemleri hayata geçiririz.

Aldığımız her önlemi de inceleriz. Müşteri bizi terketmesin diye ona bir yıl süreli kontrat karşılığında indirim teklif etmişsek (ki GSM operatörleri çok sık yapar), bir yılın sonunda ne kadarının kaldığına, ne kadarının terk ettiğine bakmalıyız. Çabaların işe yarayıp yaramadığı, her önlemin yine analiz edilmesi ile anlaşılır.

Bir dönem bazı gazeteler ansiklopedi, tencere, tava vererek bir süre yaşadılar. Ama hediye bitince müşteri terk ediyorsa, sadakat sağlanamamıştır. Rüşvetle müşteriyi elde tutmuşsunuzdur. Rüşvet bitince de…4

* * * * * * *

Kayıp engelleme çalışması, analitik ve operasyonel önlemlerin birlikte yürütülmesi ile başarılabilir.  Sadece birini yapmaya kalkarsanız, geçici zaferleriniz olur.

 

Yanlış Performans Ölçümü 2

Aylık ödeme ile abonelik veren (kanal TV, ev alarmı, vs.) firmalarının birinde olmuş. Firma, çağrı merkezi elemanlarına talimat vermiş. “Müşterinin kontratı bitirmesine izin vermeyin. Ne yaparsanız yapın, sözleşmesini uzatın.”

Performans kriterlerini de buna göre oluşturmuş. Müşteri kaybını bildirenin primi düşüyor. Sözleşmeyi uzatmak isteyen müşterilere bir ay ücretsiz hizmet verme yetkisini de vermiş.

İptal etmek için telefon açtığınızda, sözleşmeyi bitirmemek için bin takla çeviriyorlar.

 

Bir müşteri aramış. “Sizinle sözleşmem vardı. Hizmetinizden çok da memnundum. 4 ay sonra ABD’ye gidiyorum. Eğer 4 aylık bir paketiniz yoksa, şimdiden sözleşmeyi sonuçlandıralım.”  diye teklif etmiş.

Bir ay ücretsiz hizmet verme yetkisi vardı ya… Onu kullanıp müşteriden bir ayın parasını almamışlar. Böylece  “iptal” kararı da verilmemiş.

Sonra müşteri aynı cümleleri her ay söylemiş. Her ay “bir ay ücretsiz uzatma” almış. Müşteri her seferinde çağrı merkezini uyarmış. Ama prim kaybetmemek için elemanlar uzatma vermiş.

Dördüncü ayın sonunda müşteri, otomatik ödeme yaptığı banka hesabını kapatmış. Firmaya bir mektup göndermiş. Ve gitmiş.

Sonuçta, müşteriden 4 ay ücret alma fırsatı varken hiç ücret alınmamış.

Her fırsatta söylüyorum. Çağrı merkezinde yanlış performans kriterleri şirketi zarara sokar.1