CRM’ciye CRM

Bir tane anlatmıştım. Bir tane daha anlatayım. 1

Bankada CRM projesini yürüttüğüm yıllar. Veri tabanı satan firmanın ticari taraftaki temas noktasıyım. Yaptığımız bir çalışma başarı öyküsü olmuş. Bazı etkinliklerde sunum yapıyorum.

Firmayla hemen her gün görüşüyoruz.

Bir gün telefonum çaldı. Açtım.

– … hanım ile görüşebilir miyim?” diye sordu telefondaki kişi.

Bahsettiği kişi, benden önce aynı koltuğu işgal eden arkadaşımız. 4 yıldan beri ben oturuyorum orada…

– Kendisi artık burada değil. Ben yardımcı olabilir miyim?” diye sordum.

– XXX firmasından arıyorum. Bir eğitim programımız var…

Düşünsenize… 4 yıldan beri o telefon numarasını ben kullanıyorum. Bunun son 3 yılında neredeyse her gün o firma ile görüşüyorum. O firmanın yüzbinlerce dolarlık altyapısını kullanıyoruz. Başarı öyküleri çıkarmışız. Dergilerde, gazetelerde yer almışız. Üstelik CRM danışmanlığı hizmeti de sunuyorlar, ve…

CRM’in en basit kurallarından habersizler.  Temas noktası mı desem, tekilleştirme mi desem, müşteri ilişkisi mi desem, güncelleştirme mi desem…

Bize akıl verirken kolay… Dediğini yap, yaptığını yapma.

 

Havayollarında CEM

CRM ve CEM (müşteri ilişkisi yönetimi ve müşteri tecrübesi yönetimi) konularında tez hazırlayan çok kişi tanıyorum. Bunların bazıları öğrencim değil. Zamanım elverdiğince yardım ettiklerim var.

Arkadaşlardan biri havayollarının internet sitelerindeki müşteri tecrübesini işliyor.

Kimi havayolları bilet fiyatı diye küçük bir miktar yazıyor. Uçuş zamanını seçiyorsun. İnternet’te devam ediyorsun. İş bileti almaya gelince… Fiyat ciddi olarak artıyor. Meğerse ilk verilen fiyatın üzerine o vergisi, bu vergisi biniyormuş.

Neymiş, zaten en başta vergi hariç diye belirtiyormuş. Ekran karşısında olumsuz bir tecrübe bu… Müşteri beklentisi gözardı edilmiş. İnsan kendini kandırılmış hissediyor.

Gidiyor, hemen diğer havayollarının sitelerine bakıyor.

Fiyatlama konusunda bu şekilde davranan başka sektör var mı?

 

Rekabeti anlamak

Tanıştığımızda Türkiye’nin büyük tekstil firmalarının birinin Pazarlama Müdürü idi. Aradan birkaç yıl geçti. Yine karşılaştık. Benetton’un Türkiye ofisinde çalışmaya başlamıştı.

“Eski şirketine rakip olmak nasıl bir şey?” diye sordum.

“Artık onu rakip olarak görmediğini” söyledi. Türkiye’ye gelen Zara, Mango, La Coste, Polo, …vb. gibi uluslar arası şirketleri izlediğini anlattı.

Düşünce yapıma katkısı oldu. Bir süre, bu bakış açısını “mutlak doğru” zannettim.1

 

Türkiye’nin en büyük özel bankasında çalışıyordum. Üye işyeri pazar payımız %40 üstünde, kredi kartı payımız ise %40’a yakın idi. Biz de sadece bize yakın 4 – 5 bankayı olası rakip sayıyorduk.

Sonra pazar payı binde 4 olan bir finansman şirketine geçtim. 2.5 yıl içinde pazar payının 5 katına çıkartılmasına katkım oldu. O sırada, şunu öğrendim. Sektörün küçükleri birbirlerinden değil, sektör liderlerinin payından tırtıklıyor.

O sırada büyükler, “pazar payını kimlere ve hangi nedenlerle kaybettik” diye sorgulamıyor. Sadece en büyük rakiplerini izlemeye çalışıyor.

Eğer hep büyük bankalarda kalsaydım, pazar payı binde ile ifade edilen yerde çalışmasaydım, taksitli kartı çıkaramazdım.2 Tüketiciyi anlamak, piyasadaki fırsatları kollamak, değişime hemen uyum sağlamak gibi işleri küçükler daha çok yapmak zorunda… Büyükler sadece konumlarını korumaya çalışıyor. “Şunlar bana rakip olamaz…” diye düşünüyor.3

Küçükleri tümden gözardı eden büyükler hata yapar.

Ekleme: Rekabet konusunda daha önceki yazılar:

 

 

RFM’in R’si

İlk yazıda alışveriş sıklığı’ndan (F) başladım.1 Alışveriş tarihinin yakınlığı (R), bu kavramın bir türevi olduğu için.

Alışveriş sıklığı için olduğu gibi, alışveriş tarihinin yakınlığı da sektörden etkilenir.

Bir mağaza veya dükkan için “daha geçenlerde oradaydım” “çok yenilerde gittim” dediğinizde R ölçeğinde en yüksek dereceyi hak etmişsinizdir.

Eğer işyerinizin yakınında bir lokanta hakkında konuşuyorsanız, bu cümleler “bugün veya dün” anlamına geliyordur. Sohbet konunuz spor malzemeleri satan bir mağaza ise, aynı cümlelerin “bu ay içinde uğradım” anlamına gelmesi ihtimali oldukça yüksektir.

Sektörel farklar dışında, başka ayrımlar da vardır.

F’i anlatırken şu örneği vermiştik.

  • Mutfak aletleri (buzdolabı ve bulaşık makinesinden mutfak robotu, tencere tava, tost makinesine kadar her şey) satan bir mağazanız varsa… Evlenmenin hemen öncesi ve sonrasında olan müşterileriniz haftada bir gelip eksikleri tamamlarken, orta yaştaki müşterileriniz evdeki eşyalar bozuldukça gelecektir.

Alışveriş sıklığı, son alışveriş tarihinin yakınlığını doğrudan etkileyen bir faktördür. Dolayısıyla farklı yaşam evrelerine göre R ölçeği de değişir.

Burada önemli bir fırsat vardır. RFM’i iyi modellemişseniz, müşterinin bir yaşam evresinden diğerine geçtiğini anlayabilirsiniz. Size satış fırsatları sağlayabilir.

Olgun yaştaki beyefendi mobilya mağazasına gelip bir seferde birkaç parça eşya alıyorsa, büyük olasılık boşanmış ya da artık kanepede uzanmaktan sıkılmıştır.

Doğru hareketleri yaparsanız, olası bir evlilikte mobilyayı yine sizden alabilir.

Ders kısmını unutmayalım:

  1. Herkese uygun tek bir RFM modeli yoktur.
  2. Müşterimizin ziyaret sıklığını yılda kaç kere geldiğini saymak için yıl sonunu beklemeyiz. R ölçeğini kullanırız.
  3. Yaşam evresi değişikliklerini anlamak için R‘yi kullanabiliriz. Elbette F ile birlikte…