
Makale Özeti
Big data izlenir ve anlamlandırılırsa, hakkımızda bilinmedik hiç bir şey kalmaz. Eğer kredi kartı ve sadakat kartları kullanıyorsanız, GSM hattınızla konuşuyor veya internet'e giriyorsanız... hakkınızda hemen her bilgiye ulaşılabilir.- 1 - Uğur Özmen – Big Data Röportajı 1
- 2 - Füsun S. Nebil
- 3 - Big data 2 – Turk-Internet.com
- 4 - Big data 3 – Turk-Internet.com
İlgili Bağlantılar
28 Ağustos 2014 tarihinde turk-internet.com’da yayınlanan röportajı [1] tüm röportaj ve yazılarımın bu sitede olmasını sağlamak için aşağıya aldım.
Yazan: Füsun S. Nebil [2]
Biliyorsunuz, bugünün modası “BiG DATA”. Ama big data bugünlerde bilgisayarcılardan çok pazarlamacı, müşteri ilişkilerci gibi bölümlerin işi durumunda. Biz de konuya bu açıdan bakmak için Uğur Özmen hoca ile konuştuk. Finans ve müşteri ilişkileri konusunda, taksit kart gibi pek çok ilk uygulamanın babası olan Özmen hoca, kendisine özgü renkli ifadeleri ile bize bakın neler anlattı :
turk-internet.com: Uğur hocam, yine birlikteyiz! İlginç yazılarınızı sürekli okuyoruz. Bugün size, sizin tarafınızdan bakınca, şu ‘big data’ dedikleri şey nedir, ne yapılıyor, Türkiye’de durum nedir, bunları sormak istiyoruz. Önce isterseniz sizin ilginç cümlelerinizle big data’yı bize bir anlatır mısınız? Big data nedir?
Uğur Özmen: Big data nedir? Big data, belli bir büyüklüğün üzerindeki veriye takılan bir sıfat. Orta ölçekli bir bankanın 1 yıllık verisi big data zaten. 25- 30 tane dükkanı olan, hani eski Adana’nın Yonca marketleri gibi, Türkiye’nin birçok yerinde böyle market zincirleri var… Onların verileri de big data.
turk-internet.com : Çok büyük de olması gerekmiyor diyorsunuz?
Uğur Özmen: Tabii ki! Migros’u kastetmiyorum, özellikle onu söylüyorum. Adana’nın yerel marketler zinciri Yonca marketlerin 1 yıllık datası da big data aslında. Sonuçta bunca barkodun olduğu ürünler ve sadakat programı varsa, orada big data var. Herhangi bir GSM operatörünün datası zaten bir big data, bunu söylemek lâzım.
turk-internet.com : Bu big data birazcık da tehdide dönüşmeye başladı diye hissediyoruz. Siz ne diyorsunuz?
Uğur Özmen: Verilerin olduğu bir yerde, veriyi işleyenler var ise – tabii önce bunu söylemem lâzım – hani verinin olması yetmiyor.
Sondan başa doğru söyleyeyim, GSM operatörlerinin elinde olan veriyi siz bir düşünün, hatta bir GSM operatörümüz ‘dünyanın 6. büyük veri ambarı bizde’ diye kasım kasım kasılıyor. Ama size gelen 10 tane SMS’in kaç tanesi anlamlı diye kendinize sorarsanız, bunları kullanamıyorlar anlamına geliyor. O GSM operatörü, öbür banka için de aynı şeyi söyleyebiliriz. Size gönderdikleri tekliflerin kaçı anlamlı diye bakarsanız, bunları kullanamıyorlar.
turk-internet.com : Ama yine de bir başarı yok mu sizce ortalıkta? Yani bir sürü firma enteresan kampanyalar yapıyorlar. Bankalar veya mağazalar. Nasıl değerlendiriyorsunuz?
Uğur Özmen: Valla, annem hayatta olmamasına rağmen Anneler Günü’nde annem ile bir yere gitmeyi teklif eden ve annem ile beraber gittiğim takdirde indirim alacağımı söyleyen herhangi bir kuruluş -bu bir internet şirketi olabilir, bir GSM operatörü olabilir ya da bir banka olabilir-… için ne söylenebilir.
Şöyle söyleyeceğim, bizim şirketlerimizin big data programından kimseye bir tehdit gelmez. Tam tersine eğer veriye şimdi bize baktıkları gibi bakıyorlar ise, onlardan bir şey çıkmaz. Önce bunu söylemem lâzım.
Ama big data bir tehdit yaratır mı diyorsunuz, olağanüstü bir tehdit yaratır tabii ki.
turk-internet.com: Ben aslında zaten kampanya tarafını değil, mesela istihbarat teşkilatları için de kullanıldığını düşünüyoruz. Böyle bir şüphemiz var hepimizin.
Uğur Özmen: Şöyle söylemek lâzım. Herhangi bir ülkenin emniyet teşkilatı, bir kurumdan veri istediğinde, ‘hayır vermeyeceğim’ deme lüksüne sahip kaç kurum var, bilmiyorum. Olursa da çok şaşarım.
Hani bizden daha demokratik ülkelerde kurumların bazı hakları olabilir ama hikâyenin sonunda bir şekilde milli istihbarat veya emniyet teşkilatları birçok yerde bu veriye ulaşır ve bu veriyi eğer doğru anlamlandırırsa, teşhis için kullanabilir.
Veya hadi anlamlandırmayı bir tarafa bırakalım, eğer hakkımızda kötü bir şey yaratmak isterse, yaratır. Burada bireyin çaresizliğinden sadece bahsedebilirim. Hasta olduğumuz izlenimi yaratabilir. Sağlıkla kalsa! Hastane noktasına geldiğimiz zaman, hastane tek başına değil çünkü emin olun ki, eğitim, trafik, enerji vs.ler bunu izleyecektir.
turk-internet.com: Daha çok korkun diyorsunuz yani?
Uğur Özmen: Ortalıkta iz bıraktığınız her şey için korkun. Bunu sadece hastane için söylemiyorum. Kredi kartınızı kullanıyorsanız, sadakat kartı kullanıyorsanız, telefon kullanıyorsanız, kredi kartı dışında diğer banka ürünlerini kullanıyorsanız, takip edilmesi kaçınılmaz… Bir yabancı dergide okumuş, ben de kendi uzaktanCRMegitimi.com blogumda yazmıştım.
Amerikan market zinciri Target, bir hanımın hamileliğinin 5 ve 6’ıncı ayında 3-4 ay sonra doğacak çocuğunun cinsiyetini yüzde 90’a yakın bir doğrulukta bilebiliyor.
turk-internet.com: Nasıl bilebiliyor bunu?
Uğur Özmen: Nasıl biliyor?
Bu, benim öğrencilerime tuzak sorumdur. Yani, “Nasıl biliyor?” diye sorduğum zaman öğrencilerimin çoğu “Pembe ve mavi satın almasından…” derler. O zaman da sorarım, “İyi de yeğenine veya arkadaşının bebeğine almadığını nereden biliyorsunuz? Hamile olduğunu nereden biliyorsunuz?” diye.
Nereden biliyor? En başta o hanımefendinin alışverişindeki değişikliklere baktığımız zaman, normal zamandan farklı olarak, hamileliği öğrenince yaptığı birtakım davranış değişiklikleri var. Sigara içiyorsa veya alkol kullanıyorsa onları tüketmiyor, saç boyası almıyor, daha organik yiyeceklere gidiyor. Aynı değişiklikleri hasta olduğunu öğrenen bir hanım da yapabilir. Böylelikle önce hasta mı, hamile mi diye bir soru oluşuyor… Yani bir tarafa bir soru işareti park ediliyor. Sonra kişi izleniyor.
O izlemede tavırlardan ‘evet hamile’ deniliyorsa, zaten hiçbir veri modelinde yüzde 100 doğruluk yok ama yüzde 90’a yakın bir doğrulukta hanımın hamile olduğu anlaşılıyorsa, ondan sonra zaten hamile olduğuna dair ince ince tekliflerde bulunuluyor.
Bu da kendisini tek çeşitli testlerde doğruluyor. Sonra da zaten hanımefendi kendisi zaten çocuğun cinsiyetini öğrenip de ona göre ilk alışverişini yapar yapmaz da, diyelim ki o hanımefendinin ismi de Barbara olsun (yabancı olduğu için); Barbara “hamile” yanına hani etiket diye söyleyeyim, 3- 4 alışverişten sonra yanına doğacak çocuğun cinsiyetine bir etiket olarak konuyor diye düşünün. Ve sonra öyle izleniyor.
turk-internet.com: Başka nasıl örnekler var bu konularda?
Uğur Özmen: Bu konuda çok örnek var. Amerikan bankaları bir erkeğin 2 sene içinde boşanma ihtimalini yüzde 80 olasılıkla yine bilebiliyor.
turk-internet.com: Nasıl yapıyor bunu?
Uğur Özmen: Bu tabii kredi kart alışverişlerindeki farklara göre, değişikliklere göre.…
turk-internet.com: Yüzde 80 ölçülmüş bir veri mi?
Uğur Özmen: Tabi, yüzde 80 ölçülmüş. Tabii yani, demin söylediğim gibi, her koşulda bir hata yapma payı var. Ama yüzde 90 doğru değil de, yüzde 80 doğruluk ile bunu bilebiliyorlar. Tabii Türkiye’de bunu yapsanız, bana sorarsanız daha iyi bir şekilde yüzdeleyebilirsiniz.
turk-internet.com: Neden?
Uğur Özmen: Çünkü gelişmiş ülkelerin erkeği sevgilisine davrandığı gibi, karısına da davranabilir de… Bu ülkede bu pek bekleyemeyeceğimiz bir şey. Burada eğer böyle bir model geliştirilirse, eminim ki yüzde 90’ın üzerinde bir olasılıkla bunu bilebiliriz!
.
Söyleşinin ikinci [3] ve üçüncü [4] bölümünü okuyabilirsiniz.