
Makale Özeti
Veri ambarı tasarlarken ve kampanya planlarken, tıpkı yemek yaptığımız şekilde düşünmeliyiz. Önce yemeği (ihtiyacı) tasarlamalı, malzemeleri (verileri) ona göre seçmeliyiz.- 1 - Musakkalı makarna
- 2 - Kim beğendi
- 3 - Kötü kampanya yönetimi
- 4 - Tetikleme mekanizması kurgusu
- 5 - Tek satırlık kurgu
- 6 - Süreç tasarım matrisi
İlgili Bağlantılar
Yemek yapmayı kendiliğinden öğrenenler en basit, tek malzemeli ve ustalık gerektirmeyen yemeklerle başlar. Makarna [1] ve sahanda yumurta ilk yapılan yemeklerdir. Yumurtanın sarısını akışgan ama beyazını pişmiş yapmak bile zamanla öğrenilir. Sonra menemen’e geçiş yapılır.
Her ne kadar tek malzeme gibi görünse de, pilavı tane tane ama iyi pişmiş yapmayı öğrenmek de zaman alır.
İlk dönemlerde amaç, yemek yapmak değil karın doyurmaktır. Mutfakta hemen her zaman yumurta, yereyağı, patates, soğan olduğundan bunlarla yapılan yemekler öğrenilir. Nedense karın doyurmayı, evdeki malzemelerle yenecek birşeyler üretmeyi öğrenmeden yemek yapmaya başlanmıyor. (Aşçılık okullarına gidenlerin öğrenme süreçlerini bilmiyorum.)
Zamanla karın doyurmaktan, yemek hazırlamaya geçiş yapılır. Çok aşamalı ve çok malzemeli yemekler öğrenilir ve sunulur. Arkadaşları şaşırtan, “mutfakta biri mi var” dedirtecek yemekler yapılmaya başlanır. Artık misafir çağırılabilir.
Yemeğe misafir gelecekse, önce hangi yemeklerin yapılacağına karar verilir. Sonra bu yemeklerin malzeme listesi çıkarılır. Ona göre alışveriş yapılır. Malzemeler geldiğinde, hangilerinin kabuğu soyulacak, hangileri dilimlenecek, hangileri ince doğranacak… hazırlanır.
Hangi tencere veya kap gerekiyorsa ocağa konur. Ocağın altı açılır. Önce su mu ısıtılacak, yağ mı kızdırılacak…
Ustalığın gerektirdiği hızla, acele etmeden [2] yemek yapılır.
Biliyor musunuz, veriye dayalı kampanyalar da aynen o şekilde hazırlanır.
Ustalaşmadan önce karmaşık ve çok aşamalı yemekleri yapmadığımız gibi, veri ambarına dayalı çalışmalarda da önce basit işleri ve hızlı kazanımları hedeflemeliyiz. Tıpkı karın doyurmak gibi, elde ne varsa onlarla çalışmalar yapılmalı, acemilik dönemi bu şekilde aşılmalıdır.
“Müşterinin tuttuğu takım”, “ayakkabı numarası” gibi bilgilerin ne zaman ve ne amaçla kullanılacağı ve şirkete ne kadar para kazandıracağına dair araştırma yapılmadan “fazla veri göz çıkarmaz” derlerse de bu şekilde başlanan çalışmalar çoğunlukla başarısızlıkla sonuçlanır.
Kullanılmayan malzemenin zamanı geçer. Ya çürür, ya da kullanım süresi biter. Tıpkı veriler gibi…
Böylesi gerekli / gereksiz veri talebinde bulunan şirketlerin hangisiyle konuşmuşsam ya “elde yeteri kadar veri yok” demiştir, ya da “IT’nin veriyi hazırlayamadığını” söylemiştir. Açıkçası, ilk (yetersiz veri) görüşüne hiç katılmadım. Ellerindeki birkaç veriyle ne kadar çok iş yapılacağını anlattım. İkincisinde ise (IT hazırlamıyor) talebin doğru yapılıp yapılmadığını sorguladım.
Diyelim ki eldeki verilerle çok sayıda kampanya yapıldı ve acemilik giderildi. Artık daha yüksek hedefler peşinde koşulacak. Yine yemek kültürü işe giriyor.
Pazardan rasgele malzemeler satın alıp, sonra yemek yapmak nasıl iyi sonuç vermezse; önce “ayakkabı numarası” veya “tuttuğu takım” gibi ilgisiz verileri toplayıp, sonra “bunca verimiz var, bari birkaç kampanya yapalım” demek de iyi sonuç vermez.
Veri tabanına dayalı güzel bir kampanya yapmadan önce, ihtiyacı belirlemek gerekir. “Patates ve ete ihtiyacım var” diye değil “Cafe de Paris yapmak istiyorum” diye başlanılmalı. Sonra da “Cafe de Paris yapmak için, önce …” diye düşünüp hem süreci hem de malzemeleri saptamalıyız.
Sadece malzemeleri düşünenler, çoğunlukla süreçteki hardal sosunu unutuverirler.
GSM operatörlerinin, bankaların, fırsat sitelerinin bir türlü doğru teklif sunamadıkları kampanyalar da böyle hazırlanıyor. İhtiyaçlar belirlenmeden [3], sadece eldeki verilerle [4] yola çıkılıyor. O zaman da doğru veriler [5] gözardı ediliyor. Size hiç satın almayacağınız ürünler ve paketler sunuluyor.
Tüm süreci [6] kafanızda iyice canlandırabildiğiniz takdirde, yemek ve kampanya güzel olur. İstediğiniz tepkiyi alırsınız. Misafiriniz veya müşteriniz keyif alır. İkinci bir yemek davetini veya teklifi dört gözle bekler.
Resim şuradan alınmıştır.
12 Eylül 2012