
Burcu Tüzün’ün yazısını okuyunca aklıma geldi.
Benden önceki nesil (1920 – 1940 arasında doğanlar) marka kavramını anlamazlardı.
Gömlek satın alındığında, kutudan ikinci bir yaka ve manşetler eskiyince değiştirilmesi için yedek kumaş çıkardı. Onlar için marka olmak buydu.
Müşteri tecrübesi yönetimi açısından incelenecek / yazılacak çok konu çıkar buradan.
Değil vücuduna dövme yaptırmayı, markası görünen bir şeyin giyilmesini bile hoş karşılamazdı. Görgüsüzlük bir yana, “hem onun reklamını yapacaksın, hem de daha fazla para vereceksin” diye düşünürdü.
Nereden nereye…